Alejandro Zambra’nın deneme ve öyküleri “Serbest Kürsü” adıyla Notos Yayıncılık tarafından yayımlandı. Zambra’nın kurduğu anlatı dünyasıyla okumak, yazmak, çeviri, dil ve edebiyat dünyası ekseninde dönen eleştirel ve mizahi bakışı türlü türlü odaktan geçiyor.
Son yıllarda adından söz ettiren Güney Amerikalı yazarlardan biri de Şilili Alejandro Zambra. Bonzai, Ağaçların Özel Hayatı, Eve Dönmenin Yolları, Belgelerim ve Soru Kitapçığı gibi kurmaca eserleri dilimize çevrilen Zambra’nın ülkemizde yayımlanan son eseri deneme türünde. Seda Ersavcı tarafından İspanyolcadan çevrilen Serbest Kürsü, üç bölümden oluşuyor.
“Sözlü Otoportreler” başlığını taşıyan ilk bölümde Zambra, farklı yerlerde verdiği konferansların konuşmalarını metin hâline getirdi. Bu bölümün açılış yazısı “Defter, Arşiv, Kitap”, günümüzde değişen yazma pratikleri üzerine geliştirilen düşüncelere dair. Üniversitede dil ve edebiyat eğitimi alan yazar, hem kişisel deneyimlerinden hem de kuşağına ait yazarların aktardıklarından yola çıkarak Pinochet’nin dikta rejiminde yetişen bir kuşağın edebiyata yüklediği anlamı açıklamaya çalışıyor. Geçmişle hesaplaşmaya girerek, baskı altında yaşayan ve yazmaya heves eden gençlerin okuma- yazma deneyimleriyle dijital çağda yetişen yeni kuşak yazarların deneyimleri arasında kıyaslama yapıyor. Zambra’ya göre bilgisayarla büyüyen gençler, edebiyatı “metin” kelimesiyle eşdeğer tutuyor ki, bu oldukça haklı bir tespit. Sosyal medyada, duvar yazılarında ve cep telefonlarında yazının farklı biçimleriyle hemhâl olan bir kuşak için yazı, etki ve anlam alanını sürekli genişleten, hatta dönüştüren bir kavram. Bunun sonucunda el yazısı da önemini yitiriyor. Edebiyat tarihinden örnekler vererek el yazısına ayrı bir değer atfeden yazarlardan bahseden Zambra; bilgisayarda yazmak, daktiloda yazmak ve el yazısıyla yazmak arasında nasıl farklılıklar olabileceğini düşünüyor. Bilgisayar teknisyeni bir babayla klavye operatörü bir annenin oğlu olan Zambra, bilgisayarla tanışma hikâyesini de anlattığı bu yazıda, son derece güncel bir tartışmayı ele alarak yazı araçlarının bizim düşünme pratiğimizi nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini sorguluyor. Nietzsche’nin dediği gibi “Yazı araçlarımız düşüncelerimizi de etkiler”. Bu sebeple el yazısının giderek daha az kullanılmasına hayıflanmak, geçmişe özlem romantizmi ya da çağın getirdiklerini görmezden gelmek olarak yorumlanamaz yalnızca. İşte bu noktadan hareketle Zambra da “Romanlar, onları bilgisayarda yazmaya başladığımızda değişti mi?” (s. 23) şeklinde oldukça yerinde bir soru soruyor ve bunun cevabını arıyor.
İkinci deneme “Aşktan Deliye Dönen Çocuk”, Zambra’nın öğretmenlik ve gazetecilik deneyimleriyle ilgili. Görev bilinciyle okuyup yazmakla herhangi bir mecburiyet olmaksızın okuyup yazmanın çok farklı hisler uyandırdığına değinen yazar, dokuz yaşındayken okuduğu “Aşktan Deliye Dönen Çocuk” isimli romanın onu nasıl etkilediğini hatırlayarak yetişkinlik yıllarındaki okumalarla ilk okumalardan alınan hazzın eşdeğer olması gerektiğini söylüyor.
“Konu Serbest” ise yarım bırakılan metinlerden yola çıkarak yazma deneyimlerine odaklanan bir deneme. Yazar, burada neden beğenmediğini anlattığı “Aşktan Sonraki Aşk” ve “Otobiyografik Roman” isimli iki öyküsünü kitabın ikinci bölümünde paylaşmış. Yazarların yazma yöntemlerini merak eden okurlar için keyifli bir okuma sunan “Konu Serbest”in sonunda Zambra, yazma eyleminin her zaman tek bir temaya, “ait olma” temasına bağlanabileceğini de söylüyor. Ona göre bütün kitaplar bu arzu ya da onu reddetme üzerinden okunabilir.
Serbest Kürsü’nün ikinci bölümü “Yerin Kulağı Var”, dört öyküyü içeriyor. Zambra, farklı anlatım yöntemlerini denediği için buradaki yazılara “öykü” demek biraz sınırlayıcı olacaktır. Bu yazılar deneme olarak da nitelenebilir, hatta Zambra’nın kitap boyunca kullandığı ifadelerden biri olan “belge”yle de. Belgelerim isimli bir öykü kitabı da bulunan yazar, bilgisayarda yazmaya alışan bir dijital çağ yazarı olarak metinlerini kurarken bozup yeniden yapmayı tercih ediyor denebilir. Bu yazma biçimi, kitabın üçüncü bölümünde de karşımıza çıkıyor.
Kitabın son bölümü olan “Aile Sözlüğü”nde Zambra, daha kişisel konulara değinmiş. “İyi ki Meksika’dayız” yazısında evlendikten sonra Şili’den ayrılıp Meksika’da yaşamaya başlayan yazarın iki ülkeye dair kıyaslamalarıyla kendi ülkesi hakkındaki düşüncelerini okuyoruz. “Demek Deprem Böyle Bir Şey”de ise deprem bölgesinde yaşayan Zambra’nın depremle ilgili anılarını metinlerinde nasıl kullandığını ve bu anıları nasıl kurmaca gerçekliğine dönüştürdüğünü öğreniyoruz. Metin içinde metin yaratmayı seven Zambra, yazma anına dair his ve düşüncelerini de yazının içinde paylaşıyor. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi onun için metin, son nokta koyulana kadar değişime açık bir “belge”. “Demek Deprem Böyle Bir Şey” de (yazının türünü nasıl adlandırırsak adlandıralım) bu belgelerin en güzel örneği. “Cümleler eklemeye devam edeceğim, bundan eminim. Bu belgeyi tekrar tekrar açmaya devam edeceğim” (s.96) ifadeleri de bu yazının bitmediğini vurguluyor.
Kitabın son iki denemesi “Bir İnsanı Tercüme Etmek (I) ve (II), Zambra’nın dille ilgili çeşitli tespitlerini içeriyor. İngilizce öğrenme deneyimlerini aktaran Zambra, bu dili daha iyi öğrenmek için önce şiir, sonra da düzyazı çevirileri yapmaya karar verdiğini söylüyor. Çeviride kaybolan anlam ve ses değerlerinden örnekler veriyor. Kendisinin farklı dillere çevrilen eserleri hakkında ne düşündüğünden söz ediyor. Dünyada en çok konuşulan dillerden biri olan İspanyolcayla yazan Zambra’nın en yaygın küresel dil İngilizceyle olan mücadelesinin mizahi bir dille aktarılan hikâyesi, bizlere de tanıdık gelecektir sanırım.
Meksika’da yaşayan bir Şilili olarak aksanını kaybetmekten korkan Zambra, “adeta bitmek bilmeyen, kelimeler, aksanlar ve çeviriler üzerine gelişigüzel düşüncelerden oluşan bir deneme” (s. 133) yazmak istediği için bu iki yazıyı yazmış. Deneme bütünlüğünden uzak bu yazılar, yazarın aklına yeni şeyler geldikçe ekleme yaptığı notlar olarak görülebilir. Ayrıca burada bizim pek aşina olmadığımız birçok Güney Amerikalı yazara ve eserine de gönderme yapılmış.
Yazı, dil, çeviri, şiir, edebiyat, göçmenlik, babalık gibi birçok farklı konuya değinen Serbest Kürsü; Zambra’nın kurmaca eserlerini okuyanlar kadar, yazmayı ve okumayı hayatının merkezine alan herkesin ilgiyle okuyacağı bir deneme toplamı. Ve deneme türünden bekleneceği gibi okurunu da yazarla birlikte düşünmeye ve sorgulamaya yöneltiyor.
[koo_button url=”https://notoskitap.com/yayin/alejandro-zambra-serbest-kursu/” type=”regular” size=”small” icon=”koo-icon-glases-2″ target=”_self”] Kitabı İncele [/koo_button]
A. Ömer Türkeş, Hürriyet Kitap Sanat, 10 Ekim 2019 20’nci yüzyılın en önemli Çek yazarlarından biri sayılan Bohumil Hrabal, ‘Gürültülü Yalnızlık’ta, işi kitap imha etmek olan bir adamın hayata yabancılaşmasını ve benliğinin yavaş yavaş parçalanmasını anlatıyor. Onlar kadar uluslararası üne sahip olamasa bile -Jaroslav Hašek, Karel Apek ve Milan Kundera ile birlikte- 20’nci yüzyılın en önemli …
Erdinç Akkoyunlu, Oggito, 9 Kasım 2018 Görünen o ki Yuri Herrera bize daha çok Meksika gezisi yaptıracak. İyi de yapacak. İyi bir romanı okumayı bitirmenin verebileceğin en büyük his: bir rüyadan usulca, temiz bir bilinçle ama gördüğün düşün tek sahnesini olduğu gibi hatırlayamadan uyanmaya benzer. Don Quijote’nin yazılmış ilk roman (ve en büyüğü) olduğunu kabul …
Banu Yıldıran Genç, Radikal Kitap, 22 Eylül 2013 Turgenyev’in kitabı Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü’nde, hem Türk hem dünya edebiyatının sık başvurduğu bir tipin ilk ve en güzel örneği var. “Klasikleri okudun mu?” sorusu bu ülkede kitapla ilgili muhabbetlerdeki önemli sorulardan biridir. Okulda öğretmenler, evde anne babalar tarafından klasiklerin okunması salık verilir, taksitle, kapıdan kapıya klasik …
Şenay Eroğlu Aksoy, Birgün Kitap, Kasım 2013 Alejandro Zambra’nın Türkçe’deki ikinci kitabı “Eve Dönmenin Yolları” Latin Amerika Edebiyatı’nın yenilikçi örneklerinden. 1975 Şili doğumlu yazar derinlikli gözlem gücüne dayalı aforizmalar ve duru bir anlatımla kuruyor romanını. Zambra’nın kalemindeki şaşırtıcı yanlardan biri, çoğu yetişkinin kaybetmiş olduğu çocuk bakışını, yenilikçi bir tutumla romanına sindirmiş olması. İnsanoğlunun, izlerini geriye …
Dijital çağda yazmak ya da ‘Serbest Kürsü’den duyulanlar
Sibel Yılmaz, Gazete Duvar, 5 Mart 2020
Alejandro Zambra’nın deneme ve öyküleri “Serbest Kürsü” adıyla Notos Yayıncılık tarafından yayımlandı. Zambra’nın kurduğu anlatı dünyasıyla okumak, yazmak, çeviri, dil ve edebiyat dünyası ekseninde dönen eleştirel ve mizahi bakışı türlü türlü odaktan geçiyor.
Son yıllarda adından söz ettiren Güney Amerikalı yazarlardan biri de Şilili Alejandro Zambra. Bonzai, Ağaçların Özel Hayatı, Eve Dönmenin Yolları, Belgelerim ve Soru Kitapçığı gibi kurmaca eserleri dilimize çevrilen Zambra’nın ülkemizde yayımlanan son eseri deneme türünde. Seda Ersavcı tarafından İspanyolcadan çevrilen Serbest Kürsü, üç bölümden oluşuyor.
“Sözlü Otoportreler” başlığını taşıyan ilk bölümde Zambra, farklı yerlerde verdiği konferansların konuşmalarını metin hâline getirdi. Bu bölümün açılış yazısı “Defter, Arşiv, Kitap”, günümüzde değişen yazma pratikleri üzerine geliştirilen düşüncelere dair. Üniversitede dil ve edebiyat eğitimi alan yazar, hem kişisel deneyimlerinden hem de kuşağına ait yazarların aktardıklarından yola çıkarak Pinochet’nin dikta rejiminde yetişen bir kuşağın edebiyata yüklediği anlamı açıklamaya çalışıyor. Geçmişle hesaplaşmaya girerek, baskı altında yaşayan ve yazmaya heves eden gençlerin okuma- yazma deneyimleriyle dijital çağda yetişen yeni kuşak yazarların deneyimleri arasında kıyaslama yapıyor. Zambra’ya göre bilgisayarla büyüyen gençler, edebiyatı “metin” kelimesiyle eşdeğer tutuyor ki, bu oldukça haklı bir tespit. Sosyal medyada, duvar yazılarında ve cep telefonlarında yazının farklı biçimleriyle hemhâl olan bir kuşak için yazı, etki ve anlam alanını sürekli genişleten, hatta dönüştüren bir kavram. Bunun sonucunda el yazısı da önemini yitiriyor. Edebiyat tarihinden örnekler vererek el yazısına ayrı bir değer atfeden yazarlardan bahseden Zambra; bilgisayarda yazmak, daktiloda yazmak ve el yazısıyla yazmak arasında nasıl farklılıklar olabileceğini düşünüyor. Bilgisayar teknisyeni bir babayla klavye operatörü bir annenin oğlu olan Zambra, bilgisayarla tanışma hikâyesini de anlattığı bu yazıda, son derece güncel bir tartışmayı ele alarak yazı araçlarının bizim düşünme pratiğimizi nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini sorguluyor. Nietzsche’nin dediği gibi “Yazı araçlarımız düşüncelerimizi de etkiler”. Bu sebeple el yazısının giderek daha az kullanılmasına hayıflanmak, geçmişe özlem romantizmi ya da çağın getirdiklerini görmezden gelmek olarak yorumlanamaz yalnızca. İşte bu noktadan hareketle Zambra da “Romanlar, onları bilgisayarda yazmaya başladığımızda değişti mi?” (s. 23) şeklinde oldukça yerinde bir soru soruyor ve bunun cevabını arıyor.
İkinci deneme “Aşktan Deliye Dönen Çocuk”, Zambra’nın öğretmenlik ve gazetecilik deneyimleriyle ilgili. Görev bilinciyle okuyup yazmakla herhangi bir mecburiyet olmaksızın okuyup yazmanın çok farklı hisler uyandırdığına değinen yazar, dokuz yaşındayken okuduğu “Aşktan Deliye Dönen Çocuk” isimli romanın onu nasıl etkilediğini hatırlayarak yetişkinlik yıllarındaki okumalarla ilk okumalardan alınan hazzın eşdeğer olması gerektiğini söylüyor.
“Konu Serbest” ise yarım bırakılan metinlerden yola çıkarak yazma deneyimlerine odaklanan bir deneme. Yazar, burada neden beğenmediğini anlattığı “Aşktan Sonraki Aşk” ve “Otobiyografik Roman” isimli iki öyküsünü kitabın ikinci bölümünde paylaşmış. Yazarların yazma yöntemlerini merak eden okurlar için keyifli bir okuma sunan “Konu Serbest”in sonunda Zambra, yazma eyleminin her zaman tek bir temaya, “ait olma” temasına bağlanabileceğini de söylüyor. Ona göre bütün kitaplar bu arzu ya da onu reddetme üzerinden okunabilir.
Serbest Kürsü’nün ikinci bölümü “Yerin Kulağı Var”, dört öyküyü içeriyor. Zambra, farklı anlatım yöntemlerini denediği için buradaki yazılara “öykü” demek biraz sınırlayıcı olacaktır. Bu yazılar deneme olarak da nitelenebilir, hatta Zambra’nın kitap boyunca kullandığı ifadelerden biri olan “belge”yle de. Belgelerim isimli bir öykü kitabı da bulunan yazar, bilgisayarda yazmaya alışan bir dijital çağ yazarı olarak metinlerini kurarken bozup yeniden yapmayı tercih ediyor denebilir. Bu yazma biçimi, kitabın üçüncü bölümünde de karşımıza çıkıyor.
Kitabın son bölümü olan “Aile Sözlüğü”nde Zambra, daha kişisel konulara değinmiş. “İyi ki Meksika’dayız” yazısında evlendikten sonra Şili’den ayrılıp Meksika’da yaşamaya başlayan yazarın iki ülkeye dair kıyaslamalarıyla kendi ülkesi hakkındaki düşüncelerini okuyoruz. “Demek Deprem Böyle Bir Şey”de ise deprem bölgesinde yaşayan Zambra’nın depremle ilgili anılarını metinlerinde nasıl kullandığını ve bu anıları nasıl kurmaca gerçekliğine dönüştürdüğünü öğreniyoruz. Metin içinde metin yaratmayı seven Zambra, yazma anına dair his ve düşüncelerini de yazının içinde paylaşıyor. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi onun için metin, son nokta koyulana kadar değişime açık bir “belge”. “Demek Deprem Böyle Bir Şey” de (yazının türünü nasıl adlandırırsak adlandıralım) bu belgelerin en güzel örneği. “Cümleler eklemeye devam edeceğim, bundan eminim. Bu belgeyi tekrar tekrar açmaya devam edeceğim” (s.96) ifadeleri de bu yazının bitmediğini vurguluyor.
Kitabın son iki denemesi “Bir İnsanı Tercüme Etmek (I) ve (II), Zambra’nın dille ilgili çeşitli tespitlerini içeriyor. İngilizce öğrenme deneyimlerini aktaran Zambra, bu dili daha iyi öğrenmek için önce şiir, sonra da düzyazı çevirileri yapmaya karar verdiğini söylüyor. Çeviride kaybolan anlam ve ses değerlerinden örnekler veriyor. Kendisinin farklı dillere çevrilen eserleri hakkında ne düşündüğünden söz ediyor. Dünyada en çok konuşulan dillerden biri olan İspanyolcayla yazan Zambra’nın en yaygın küresel dil İngilizceyle olan mücadelesinin mizahi bir dille aktarılan hikâyesi, bizlere de tanıdık gelecektir sanırım.
Meksika’da yaşayan bir Şilili olarak aksanını kaybetmekten korkan Zambra, “adeta bitmek bilmeyen, kelimeler, aksanlar ve çeviriler üzerine gelişigüzel düşüncelerden oluşan bir deneme” (s. 133) yazmak istediği için bu iki yazıyı yazmış. Deneme bütünlüğünden uzak bu yazılar, yazarın aklına yeni şeyler geldikçe ekleme yaptığı notlar olarak görülebilir. Ayrıca burada bizim pek aşina olmadığımız birçok Güney Amerikalı yazara ve eserine de gönderme yapılmış.
Yazı, dil, çeviri, şiir, edebiyat, göçmenlik, babalık gibi birçok farklı konuya değinen Serbest Kürsü; Zambra’nın kurmaca eserlerini okuyanlar kadar, yazmayı ve okumayı hayatının merkezine alan herkesin ilgiyle okuyacağı bir deneme toplamı. Ve deneme türünden bekleneceği gibi okurunu da yazarla birlikte düşünmeye ve sorgulamaya yöneltiyor.
[koo_button url=”https://notoskitap.com/yayin/alejandro-zambra-serbest-kursu/” type=”regular” size=”small” icon=”koo-icon-glases-2″ target=”_self”] Kitabı İncele [/koo_button]
İlgili Yazılar
Hayatın cömert davranmadığı insanların dünyası…
A. Ömer Türkeş, Hürriyet Kitap Sanat, 10 Ekim 2019 20’nci yüzyılın en önemli Çek yazarlarından biri sayılan Bohumil Hrabal, ‘Gürültülü Yalnızlık’ta, işi kitap imha etmek olan bir adamın hayata yabancılaşmasını ve benliğinin yavaş yavaş parçalanmasını anlatıyor. Onlar kadar uluslararası üne sahip olamasa bile -Jaroslav Hašek, Karel Apek ve Milan Kundera ile birlikte- 20’nci yüzyılın en önemli …
Latin Amerika’nın Şafağında: Bedenlerin Göçü
Erdinç Akkoyunlu, Oggito, 9 Kasım 2018 Görünen o ki Yuri Herrera bize daha çok Meksika gezisi yaptıracak. İyi de yapacak. İyi bir romanı okumayı bitirmenin verebileceğin en büyük his: bir rüyadan usulca, temiz bir bilinçle ama gördüğün düşün tek sahnesini olduğu gibi hatırlayamadan uyanmaya benzer. Don Quijote’nin yazılmış ilk roman (ve en büyüğü) olduğunu kabul …
Edebiyatta lüzumsuzluk
Banu Yıldıran Genç, Radikal Kitap, 22 Eylül 2013 Turgenyev’in kitabı Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü’nde, hem Türk hem dünya edebiyatının sık başvurduğu bir tipin ilk ve en güzel örneği var. “Klasikleri okudun mu?” sorusu bu ülkede kitapla ilgili muhabbetlerdeki önemli sorulardan biridir. Okulda öğretmenler, evde anne babalar tarafından klasiklerin okunması salık verilir, taksitle, kapıdan kapıya klasik …
Çocuk Gözüyle Diktatörlük
Şenay Eroğlu Aksoy, Birgün Kitap, Kasım 2013 Alejandro Zambra’nın Türkçe’deki ikinci kitabı “Eve Dönmenin Yolları” Latin Amerika Edebiyatı’nın yenilikçi örneklerinden. 1975 Şili doğumlu yazar derinlikli gözlem gücüne dayalı aforizmalar ve duru bir anlatımla kuruyor romanını. Zambra’nın kalemindeki şaşırtıcı yanlardan biri, çoğu yetişkinin kaybetmiş olduğu çocuk bakışını, yenilikçi bir tutumla romanına sindirmiş olması. İnsanoğlunun, izlerini geriye …