Bazı yaz akşamları, ayaklarınızı kumlara gömerek denize bakarsınız ya… Güneş batarken saflıkla, “Hayat ne kadar da basit ve güzel” diye düşünür, tatlı bir sarhoşluk duygusuyla gülümsersiniz… ‘Eve Dönmenin Yolları’ bana bu hissi verdi.
Bu kadar çok okunan, her okuyan tarafından sevilen ama böylesine geri planda kalmayı başarabilen çok az roman vardır! 140 sayfada bitiveren küçücük ve masumane hikayesi, kısacık cümleleri, tertemiz anlatımı, ‘Eve Dönmenin Yolları’nı şimdiki romanlardan apayrı bir yere koyuyor. Bu yalınlıkta, kitabın çevirmeni Çiğdem Öztürk’ün de payı büyük. Çeviri romanların ne yapılsa giderilemeyen o yapay kokusu, ‘Eve Dönmenin Yolları’nın tek bir satırında dahi hissedilmiyor. Sanıyorum, daha iyisi olamazdı.
38 yaşındaki yazar Alejandro Zambra’nın üçüncü kitabı, Augusto Pinochet diktatörlüğünde yönetilen Şili’ye götürüyor okuyucuyu. Çocukluğunu bu dönemde geçiren anlatıcı, 9 yaşındayken tanıştığı Claudia’yı anarak başlıyor hikayeye. 12’sindeki Claudia, Pinochet aleyhine casusluk yapan bir aileden; anlatıcıysa apolitik bir aileden geliyor. İki arkadaşın küçükken oynadığı gizemli oyunun sırrı, yıllar sonra karşılaştıklarında çözülüyor. Eski anılarını birbirlerine anlatırken; okuyucuyu da Şili’ye, aile ilişkilerine, diktatörlük rejiminin günlük hayata etkilerine yakından bakmaya çağırıyorlar.
Bellekte gezinme duygusu
Kitabın yan kurguda ilerleyen birden fazla öyküsü var. Yazarın belleğinde geziniyorsunuz ve onun canı hangi tarihe, hangi ana, hangi duyguya gitmek isterse oraya savruluyorsunuz. Ama açık seçik bir ‘savrulma’ hissi de değil bu. Kontrol hep Zambra’da. Sanıyorum kitabı benim için unutulmaz kılan da, bu ‘bellekte gezinme’ duygusu. Her sayfaya sinen ince bir mizahın da eşlik ettiği roman, kısacık bir paragrafta bile okuyucuyu uçurmayı, gülümsetmeyi başarıyor: “Arkadaşlarımı eve davet edemiyordum, çünkü annem sürekli evde her şeyin pis olduğunu söylüyordu. Hiç de öyle değildi, ev ışıldıyordu, ‘Yalnızca benim farkına varamadığım belli bir pislik türü var’ diye düşünüyordum, şimdi cilalı zeminden ve pırıl pırıl ahşaptan başka bir şey göremediğim yerlerde, büyüyünce ben de toz katmanları görecektim. Claudia’ların evi bizimkine çok benziyordu. (…) Claudia beni burada görmenin annesinin hoşuna gideceğinden emin olmadığını söyledi, ben de ‘Toz yüzünden mi?’ diye sordum. Başta anlamadı, ama açıklamamı dinledikten sonra, ‘Evet’ diye cevaplamayı seçti, onun annesi de arkadaşlarını davet etmesini istemiyordu, çünkü evin her zaman pis olduğunu düşünüyordu.”
İspanya’nın en iyi yazarlarından sayılan Alejandro Zambra, “Bu romanım diğerlerinden kuşkusuz daha kişisel” diyor. Bunu satır aralarında hissetmemek mümkün değil. İspanyol kültürüyle Türk kültürünün birbiriyle ne kadar ilişkili olduğunu, aslında bütün çocuklukların benzer şaşkınlıklarla geçtiğini, hepimizin birer ‘alacakaranlık çocuğu’ olarak kalma isteğini de: “Bir zamanlar hissettiklerimizi, istediklerimizi bu kadar kolay unutmamız beni hayrete düşürüyor. Şimdi başka bir şeyi arzuladığımızı ya da hissettiğimizi dışavurabilme çabukluğumuz da. Ama öte yandan aynı fıkralara gülmek istiyoruz. Yeniden alacakaranlığın kutsadığı çocuklar olmayı istiyoruz, öyle olduğumuza inanıyoruz.”
Board software is a method that can be used to help streamline administrative do the job. It enables users to talk about and retail store documents. They can therefore access these people from a mobile machine. This removes the need to art print and deliver materials. The program also allows real-time writing of revisions. Today’s …
Behçet Çelik, K24, 22 Nisan 2021 “Kısa öyküler yazmıyor Kadir Işık, öykünün odağını dağıtmadan metnin atmosferini daha güçlü biçimde hissetmemizi sağlayacak betimlemeler ve kişileri biraz daha yakından tanımamızı sağlayacak diyaloglar konusunda dili sıkı değil, olay örgüsü de genellikle gerilimli olmakla beraber hareketli. Gelgelelim, kimi zaman daha sıkıştırılmış bir anlatımı yeğliyor.” Kadir Işık’ın Herkesten Uzakta’da yer alan …
Erdinç Akkoyunlu, Oggito, 17 Şubat 2021 Barba’nın metni, evsiz, kayıp, kimsesiz çocukların toplumdaki varlıklarını göstermek üzere giriştikleri şiddeti ve toplumun onları görmezden gelmek, kendi mutlu ailelerini korumak adına onlara dönük aşırı karşı şiddeti anlatıyor. Türkiye modern romanlar konusunda, okurların zevkine göre metin üretme saatinin akrebi henüz harekete geçme vaktini göstermediğinden dünyadan hayli geride. İyi de …
Temel Karataş, T24 Kiminin kıyameti, kiminin yeniden doğuşu. Kiminin cehennemi, kiminin cenneti. Ama ikinci grupta olanlar, yani kıyamette yeniden doğup cehennemde cenneti yaşayabilenler hep iktidar sahipleri ve parayı elinde tutanlar! Bedenlerin Göçü, yaşadığımız kıyameti sembolize etme gayretinde bir post-apokaliptik roman. Bilimkurgu denince, çoğunluğun aklına gökyüzünde uçan tanımsız cisimler ve bunlara inip binen garip yaratıklar gelse de, …
Alacakaranlık Çocuklarına
Gülüm Dağlı, Milliyet, 6 Temmuz 2013
Bazı yaz akşamları, ayaklarınızı kumlara gömerek denize bakarsınız ya… Güneş batarken saflıkla, “Hayat ne kadar da basit ve güzel” diye düşünür, tatlı bir sarhoşluk duygusuyla gülümsersiniz… ‘Eve Dönmenin Yolları’ bana bu hissi verdi.
Bu kadar çok okunan, her okuyan tarafından sevilen ama böylesine geri planda kalmayı başarabilen çok az roman vardır! 140 sayfada bitiveren küçücük ve masumane hikayesi, kısacık cümleleri, tertemiz anlatımı, ‘Eve Dönmenin Yolları’nı şimdiki romanlardan apayrı bir yere koyuyor. Bu yalınlıkta, kitabın çevirmeni Çiğdem Öztürk’ün de payı büyük. Çeviri romanların ne yapılsa giderilemeyen o yapay kokusu, ‘Eve Dönmenin Yolları’nın tek bir satırında dahi hissedilmiyor. Sanıyorum, daha iyisi olamazdı.
38 yaşındaki yazar Alejandro Zambra’nın üçüncü kitabı, Augusto Pinochet diktatörlüğünde yönetilen Şili’ye götürüyor okuyucuyu. Çocukluğunu bu dönemde geçiren anlatıcı, 9 yaşındayken tanıştığı Claudia’yı anarak başlıyor hikayeye. 12’sindeki Claudia, Pinochet aleyhine casusluk yapan bir aileden; anlatıcıysa apolitik bir aileden geliyor. İki arkadaşın küçükken oynadığı gizemli oyunun sırrı, yıllar sonra karşılaştıklarında çözülüyor. Eski anılarını birbirlerine anlatırken; okuyucuyu da Şili’ye, aile ilişkilerine, diktatörlük rejiminin günlük hayata etkilerine yakından bakmaya çağırıyorlar.
Bellekte gezinme duygusu
Kitabın yan kurguda ilerleyen birden fazla öyküsü var. Yazarın belleğinde geziniyorsunuz ve onun canı hangi tarihe, hangi ana, hangi duyguya gitmek isterse oraya savruluyorsunuz. Ama açık seçik bir ‘savrulma’ hissi de değil bu. Kontrol hep Zambra’da. Sanıyorum kitabı benim için unutulmaz kılan da, bu ‘bellekte gezinme’ duygusu. Her sayfaya sinen ince bir mizahın da eşlik ettiği roman, kısacık bir paragrafta bile okuyucuyu uçurmayı, gülümsetmeyi başarıyor: “Arkadaşlarımı eve davet edemiyordum, çünkü annem sürekli evde her şeyin pis olduğunu söylüyordu. Hiç de öyle değildi, ev ışıldıyordu, ‘Yalnızca benim farkına varamadığım belli bir pislik türü var’ diye düşünüyordum, şimdi cilalı zeminden ve pırıl pırıl ahşaptan başka bir şey göremediğim yerlerde, büyüyünce ben de toz katmanları görecektim. Claudia’ların evi bizimkine çok benziyordu. (…) Claudia beni burada görmenin annesinin hoşuna gideceğinden emin olmadığını söyledi, ben de ‘Toz yüzünden mi?’ diye sordum. Başta anlamadı, ama açıklamamı dinledikten sonra, ‘Evet’ diye cevaplamayı seçti, onun annesi de arkadaşlarını davet etmesini istemiyordu, çünkü evin her zaman pis olduğunu düşünüyordu.”
İspanya’nın en iyi yazarlarından sayılan Alejandro Zambra, “Bu romanım diğerlerinden kuşkusuz daha kişisel” diyor. Bunu satır aralarında hissetmemek mümkün değil. İspanyol kültürüyle Türk kültürünün birbiriyle ne kadar ilişkili olduğunu, aslında bütün çocuklukların benzer şaşkınlıklarla geçtiğini, hepimizin birer ‘alacakaranlık çocuğu’ olarak kalma isteğini de: “Bir zamanlar hissettiklerimizi, istediklerimizi bu kadar kolay unutmamız beni hayrete düşürüyor. Şimdi başka bir şeyi arzuladığımızı ya da hissettiğimizi dışavurabilme çabukluğumuz da. Ama öte yandan aynı fıkralara gülmek istiyoruz. Yeniden alacakaranlığın kutsadığı çocuklar olmayı istiyoruz, öyle olduğumuza inanıyoruz.”
Bu sıcak romanı dilerim kimse es geçmez.
İlgili Yazılar
Exactly what is a Board Management Software?
Board software is a method that can be used to help streamline administrative do the job. It enables users to talk about and retail store documents. They can therefore access these people from a mobile machine. This removes the need to art print and deliver materials. The program also allows real-time writing of revisions. Today’s …
Kadir Işık’ın öyküleri: Boşlukların ve belirsizliklerin bıraktığı izler
Behçet Çelik, K24, 22 Nisan 2021 “Kısa öyküler yazmıyor Kadir Işık, öykünün odağını dağıtmadan metnin atmosferini daha güçlü biçimde hissetmemizi sağlayacak betimlemeler ve kişileri biraz daha yakından tanımamızı sağlayacak diyaloglar konusunda dili sıkı değil, olay örgüsü de genellikle gerilimli olmakla beraber hareketli. Gelgelelim, kimi zaman daha sıkıştırılmış bir anlatımı yeğliyor.” Kadir Işık’ın Herkesten Uzakta’da yer alan …
Andres Barba’nın Işıklar Ülkesi Neden Okunmalı?
Erdinç Akkoyunlu, Oggito, 17 Şubat 2021 Barba’nın metni, evsiz, kayıp, kimsesiz çocukların toplumdaki varlıklarını göstermek üzere giriştikleri şiddeti ve toplumun onları görmezden gelmek, kendi mutlu ailelerini korumak adına onlara dönük aşırı karşı şiddeti anlatıyor. Türkiye modern romanlar konusunda, okurların zevkine göre metin üretme saatinin akrebi henüz harekete geçme vaktini göstermediğinden dünyadan hayli geride. İyi de …
Siyasal bir kıyamet kurgusu
Temel Karataş, T24 Kiminin kıyameti, kiminin yeniden doğuşu. Kiminin cehennemi, kiminin cenneti. Ama ikinci grupta olanlar, yani kıyamette yeniden doğup cehennemde cenneti yaşayabilenler hep iktidar sahipleri ve parayı elinde tutanlar! Bedenlerin Göçü, yaşadığımız kıyameti sembolize etme gayretinde bir post-apokaliptik roman. Bilimkurgu denince, çoğunluğun aklına gökyüzünde uçan tanımsız cisimler ve bunlara inip binen garip yaratıklar gelse de, …