Zambra’nın ilk öykü kitabı ‘Belgelerim’ evrensel bir üslupla okurlara sesleniyor. Coğrafyasını keşfe davet ediyor.
Yeni kuşak Güney Amerika edebiyatının öne çıkan isimlerinden Alejandro Zambra’nın ilk öykü kitabı “Belgelerim” Notos Kitap tarafından, Çiğdem Öztürk çevirisiyle Türkçeye kazandırıldı. Zambra, dünyada ve Türkiye’de “Bonzai”, “Eve Dönmenin Yolları”, “Ağaçların Özel Hayatı” gibi roman türündeki kitaplarıyla tanınıyor. Zambra, ironik dilini öykülerinde de hissettiriyor. Okura, kendi coğrafyasının kültürü, tarihi, siyaseti içerisinden seslenirken, tüm dünyayı içine çekebilecek bir üslup yakaladığını da belirtmek gerek.
Zambra’nın öykülerini okurken, anlatısının bir şekilde “deneyimlerden” beslendiğini düşündüm. Yazar, insan yaşamının dönemeçlerinde gezinirken, çocukluk, okul yaşamı, yalnızlık gibi temalara yarattığı karakterlerle değinmiş ancak bazen sanki kendi hikâyesini anlatıyormuş gibi bir hava da hissettiriyor. Bu açıdan bazı öykülerde sanki yazarın anılarını dinliyormuşsunuz duygusuna kapılıyorsunuz. Bu deneyimlerden beslenme konusunun önemli olduğunu düşünüyorum. Kitap üzerine düşünürken bu konuda, Agamben’in “Deneyim’in Yıkımı” üzerine yazdığı deneme geldi aklıma. Ona göre: “Çağdaş” insan kendi öz yaşam öyküsünden yoksun kaldığı gibi, deneyimi de elinden alınmıştır. Düşünür bu durumun insanın artık ortalama bir gününü, deneyime çevrilecek hiçbir şey içermemesiyle ilgili olduğundan bahseder çünkü modern insan akşam evine -eğlenceli ya da sıkıcı, sıra dışı ya da sıradan, korkunç ya da keyifli- bir sürü olay yaşamış ve tükenmiş olarak döner ama bunların hiçbirisi deneyime dönüşmemiştir.
Kardeşine aktardığı deneyim
Zambra’nın öyküleri Agamben’in bahsettiği gündelikler içerisinde kaybolmuş insan öykülerinin dışında yer alıyor bana kalırsa. Onun öykülerinde, yaşamı deneyimleyerek öğrenen, her gününü farklı bir hayat tecrübesine çevirebilen karakterlerin oluşturduğu bir yan olduğunu sezdim. Örneğin; “Camilo” adlı öyküde evin vaftiz oğlu Camilo ile kardeşinin ilişkisi böyle bir durum içeriyor. Karakter kardeşine kendi hayatında deneyimlediği şeyler üzerinden birçok şey anlatıyor. Camilo, kadınlarla nasıl ilişki kuracağından, onun çocukça ve “anormal” olduğunu düşündüğü pratiklerinin aslında “normal” olabileceğinden, şiir yazma ediminden, toplumsal cinsiyetçi bakışın söylediği gibi sadece kadın ve erkeğin değil; kadın ile kadının veya erkek ile erkeğinde aşk yaşayabileceğinden ve daha pek çok konudan bahsederek, kendi yaşamının deneyimini bir bakıma kardeşine aktarıyor. Ki Agamben bahsettiğimiz denemesinde insanın artık deneyimlerini aktarma yetisinden bile yoksun olduğuna işaret ediyordu. Zambra’nın özellikle bu öyküsü ve “Ulusal Enstitü” adlı öyküsü bence hızlı bir çağda yaşanan onca şeye rağmen zamanı yavaşlatan, insanın kendini kaybetmediği, duygularını yaşamaya çalıştığı, dünyanın içerisinde deneyimlenmeden öylesine geçip giden gündeliği kıran bir yan taşıyor.
‘Sigara içmeden okumak imkansız’
Zambra’nın “Belgelerim” kitabında hem üslup hem de konu bakımından oldukça ilginç bulduğum bir öyküde “Çok İyi Sigara İçerdim” başlığını taşıyor. Dayanılmaz migren ağrısı yüzünden doktor gözetiminde sigarayı bırakmaya çalışan bir karakterin hikâyesi anlatılmaya çalışmış. Öykünün üslubu bildiğimiz bir öykü olmanın epey dışında. Karakterin sigarayı bırakma savaşına dair aldığı bazen kısa bazen uzun notlardan oluşuyor. Sigara ile adeta bir sevgililik ilişkisi kuran karakterin bu zevkinden vazgeçmek için kendisini ikna etme çabası ironik gülümseten bir dille anlatılmış. Öykü, sigara içmeye ve ondan alınan hazza dair pek çok alıntı içeriyor. Mesela; Svevo’nun şu cümlesi gibi: “Bir romanı sigara içmeden okumak imkânsız”. Zambra’nın bu öyküsü bana John Berger’in sigaraya dair çok sevdiğim şu cümlelerini hatırlattı; “ Bir sigara bir nefes uzamıdır. Bir parantez açar; sigara süresi bir parantezdir, eğer birisiyle paylaşılıyorsa, iki kişi de aynı parantezdedir. Bir sahnenin perdesi gibidir sigara, sohbetin perdesini açar.” Böyle söyler Berger çünkü zevk ve bağımlılık farklı şeylerdir ve onun için sigara bağımlılık değil zevktir. Zambra’nın karakteri için söz konusu olan da benzer bir durumdur ki o da şöyle diyor; “Sigaralar hayatın noktalama işaretleridir. Şimdi ben noktalama işareti olmadan yaşıyorum. Hayatım budala bir avangard şiir”.
Anlatı içindeki hayvanlar
Her şeyin insan yanlı ele alındığı bir çağda yaşıyoruz. Her ne kadar bu durum aşındırılmaya çalışılsa da aslında dünyanın diğer canlıları bir şekilde yaşamın ötesine bir yerine atılıyor. Zambra’nın “Belgelerim” kitabını sevme nedenlerimden birisi de onun anlatısının içerisine yerleştirdiği hayvanlar. Yazar “Belgelerim” kitabının iki öyküsünde; “Doğru mu Yanlış mı?” ve “Aile Hayatı”nda öykünün içerisine kedileri yerleştirmiş, insanların kendilerine ait ilan ettikleri dünyada onların yaşama karşı takındıkları tavır daha çok çocukların hayvanlarla kurdukları ilişkiler üzerinden anlatılmış. Böylece Zambra, hayvanların insanların dünyasındaki varlıklarını da edebiyatı içerisine taşımış. Dilde ve söylemde hayvanlar dostumuz ama onların yaşamdaki yeri egosantrik insan türünün dünyasında sadece tüketilecek bir nesne veya boğazına tasma geçirip gezdirilecek bir imaj unsuru olarak yer alıyor ve bu edebiyat dünyası için de genel değil ama geçerli.
Zambra’nın öyküleri deneyimden besleniyor, ilginç konulara farklı bir üslupla biçimciliğe sığınmadan odaklanıyor. Bazen bir santral memurunun telefonda konuştuğu kişiyle kurduğu ilişkiye götürüyor bizi bazen okul günlerinde yaşanan sıkıntılara, kaygılara, öğretmen hiyerarşisine bazen de bir çocuğun saflıkla anlamaya çalıştığı hayata… Gerçekliği de yaşadığı dönemin siyasi olaylarına, futbol maçlarına göndermeler yaparak kurmuş yazar. Özetle, Zambra’nın bu kitabı da üzerinde durmaya değer pek çok yan taşıyor.
Alejandro Zambra kimdir?
Alejandro Zambra 1975’te Santiago’nun bir mahallesi olan Villa Portales’te doğdu. 5 yaşındayken Maipú’daki Las Terrazas kasabasına taşınan Zambra, Instituto Nacional General José Miguel Carrera’da okuduktan sonra devam ettiği Şili Üniversitesi’nin İspanyol Edebiyatı bölümünden 1997 yılında mezun oldu. Kazandığı bursla eğitimini Madrid’de devam ettirdi ve İspanyol Edebiyatı yüksek lisansını burada tamamladı. Şili’ye geri dönerek Pontifical Katolik Üniversitesi’nde edebiyat doktorası yaptı. Santiago’daki Diego Portales Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde ders veren Zambra’nın ilk romanı Bonzai 2006 yılının en iyi romanı dalında Şili Eleştirmenler Ödülü kazandı ve Şili’de ilgiyle karşılandı. Kitap 2011’de aynı isimle filme uyarlandı. 2010 yılında Granta dergisi tarafından İspanyolca yazan en iyi 22 romancı arasında gösterilen yazarın kısa öyküleri ve makaleleri The New Yorker, The Paris Review, Harper’s, Tin House, McSweeney’s Quarterly Concern, Vice, Zoetrope, The Virginia Quarterly Review ve Rattapallax gibi dergilerde yayımlandı.
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
Melisa Kesmez, Sabit Fikir, 14 Şubat 2018 Aşk, Delilik ve Ölüm Öyküleri bu haliyle okura bir yandan kurmacanın keyfini, bir yandan da kuramsal bir zenginlik sunuyor. Latin Amerika’nın Poe’su olarak bilinen, kısa öykünün büyük isimlerinden Uruguay asıllı Horacio Quiroga’nın 1917 tarihli Aşk, Delilik ve Ölüm Öyküleri, ilk kez Türkçeye çevrilmiş oldu. Quiroga’yı bizimle tanıştıran bu ilk kitap, …
Çev. Alper Güngör, Oggito, 03 Mayıs 2021 Kısa öykünün ustalarından C.D Rose’un en son kitabı Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir kısa öykülerin aksine gizem, fantazi ve hiciv unsurlarını birleştiren bir roman. Tek bir adamın etrafında dönen anlatı, unutulmuş kitapların yeniden keşfine yelken açıyor. İsimsiz anlatıcı “kayıp” kitaplar üzerine isimsiz bir ülkenin isimsiz üniversitesinde tüm ayrıntılarıyla on ders …
Özkan Ali Bozdemir, Cumhuriyet Kitap, 9 Mart 2017 Andrew Bennett ve Nicholas Royle, “Şu Edebiyat Denen Şey” adlı kitapta bizi edebiyatın belirsiz dünyası içerisinde gezdiriyor ve bu belirsizlikten çıkabilmenin yollarını ana hatlarıyla gösteriyor. Belirsiz bir edebiyat “Bir edebi metni okurken zihniniz artık sadece sizin olmaktan çıkar. Edebiyat üstüne düşündüğünüzde başka bir zihin, size yabancı düşünceler …
Onur Uludoğan, Edebiyathaber, 10 Mart 2020 I 1957 Honduras doğumlu Horacio Castellanos Moya, 1960 yılında babasının ülkesi olan El Salvador’da yaşamaya başlar ve orada büyür. 1979 yılında üniversite eğitimi için Toronto’ya gider. Yaşamının devamını Kosta Rika ve Meksika’da sürdürür. Bu süreç 1991’e kadar devam eder. 1991’de El Salvador’a dönen Moya, yaşamını çeşitli dergilerde çalışarak ve …
Zambra’nın ‘deneyimden’ beslenen öyküleri
Emek Erez, Gazete Duvar, 29 Eylül 2016
Zambra’nın ilk öykü kitabı ‘Belgelerim’ evrensel bir üslupla okurlara sesleniyor. Coğrafyasını keşfe davet ediyor.
Yeni kuşak Güney Amerika edebiyatının öne çıkan isimlerinden Alejandro Zambra’nın ilk öykü kitabı “Belgelerim” Notos Kitap tarafından, Çiğdem Öztürk çevirisiyle Türkçeye kazandırıldı. Zambra, dünyada ve Türkiye’de “Bonzai”, “Eve Dönmenin Yolları”, “Ağaçların Özel Hayatı” gibi roman türündeki kitaplarıyla tanınıyor. Zambra, ironik dilini öykülerinde de hissettiriyor. Okura, kendi coğrafyasının kültürü, tarihi, siyaseti içerisinden seslenirken, tüm dünyayı içine çekebilecek bir üslup yakaladığını da belirtmek gerek.
Zambra’nın öykülerini okurken, anlatısının bir şekilde “deneyimlerden” beslendiğini düşündüm. Yazar, insan yaşamının dönemeçlerinde gezinirken, çocukluk, okul yaşamı, yalnızlık gibi temalara yarattığı karakterlerle değinmiş ancak bazen sanki kendi hikâyesini anlatıyormuş gibi bir hava da hissettiriyor. Bu açıdan bazı öykülerde sanki yazarın anılarını dinliyormuşsunuz duygusuna kapılıyorsunuz. Bu deneyimlerden beslenme konusunun önemli olduğunu düşünüyorum. Kitap üzerine düşünürken bu konuda, Agamben’in “Deneyim’in Yıkımı” üzerine yazdığı deneme geldi aklıma. Ona göre: “Çağdaş” insan kendi öz yaşam öyküsünden yoksun kaldığı gibi, deneyimi de elinden alınmıştır. Düşünür bu durumun insanın artık ortalama bir gününü, deneyime çevrilecek hiçbir şey içermemesiyle ilgili olduğundan bahseder çünkü modern insan akşam evine -eğlenceli ya da sıkıcı, sıra dışı ya da sıradan, korkunç ya da keyifli- bir sürü olay yaşamış ve tükenmiş olarak döner ama bunların hiçbirisi deneyime dönüşmemiştir.
Kardeşine aktardığı deneyim
Zambra’nın öyküleri Agamben’in bahsettiği gündelikler içerisinde kaybolmuş insan öykülerinin dışında yer alıyor bana kalırsa. Onun öykülerinde, yaşamı deneyimleyerek öğrenen, her gününü farklı bir hayat tecrübesine çevirebilen karakterlerin oluşturduğu bir yan olduğunu sezdim. Örneğin; “Camilo” adlı öyküde evin vaftiz oğlu Camilo ile kardeşinin ilişkisi böyle bir durum içeriyor. Karakter kardeşine kendi hayatında deneyimlediği şeyler üzerinden birçok şey anlatıyor. Camilo, kadınlarla nasıl ilişki kuracağından, onun çocukça ve “anormal” olduğunu düşündüğü pratiklerinin aslında “normal” olabileceğinden, şiir yazma ediminden, toplumsal cinsiyetçi bakışın söylediği gibi sadece kadın ve erkeğin değil; kadın ile kadının veya erkek ile erkeğinde aşk yaşayabileceğinden ve daha pek çok konudan bahsederek, kendi yaşamının deneyimini bir bakıma kardeşine aktarıyor. Ki Agamben bahsettiğimiz denemesinde insanın artık deneyimlerini aktarma yetisinden bile yoksun olduğuna işaret ediyordu. Zambra’nın özellikle bu öyküsü ve “Ulusal Enstitü” adlı öyküsü bence hızlı bir çağda yaşanan onca şeye rağmen zamanı yavaşlatan, insanın kendini kaybetmediği, duygularını yaşamaya çalıştığı, dünyanın içerisinde deneyimlenmeden öylesine geçip giden gündeliği kıran bir yan taşıyor.
‘Sigara içmeden okumak imkansız’
Zambra’nın “Belgelerim” kitabında hem üslup hem de konu bakımından oldukça ilginç bulduğum bir öyküde “Çok İyi Sigara İçerdim” başlığını taşıyor. Dayanılmaz migren ağrısı yüzünden doktor gözetiminde sigarayı bırakmaya çalışan bir karakterin hikâyesi anlatılmaya çalışmış. Öykünün üslubu bildiğimiz bir öykü olmanın epey dışında. Karakterin sigarayı bırakma savaşına dair aldığı bazen kısa bazen uzun notlardan oluşuyor. Sigara ile adeta bir sevgililik ilişkisi kuran karakterin bu zevkinden vazgeçmek için kendisini ikna etme çabası ironik gülümseten bir dille anlatılmış. Öykü, sigara içmeye ve ondan alınan hazza dair pek çok alıntı içeriyor. Mesela; Svevo’nun şu cümlesi gibi: “Bir romanı sigara içmeden okumak imkânsız”. Zambra’nın bu öyküsü bana John Berger’in sigaraya dair çok sevdiğim şu cümlelerini hatırlattı; “ Bir sigara bir nefes uzamıdır. Bir parantez açar; sigara süresi bir parantezdir, eğer birisiyle paylaşılıyorsa, iki kişi de aynı parantezdedir. Bir sahnenin perdesi gibidir sigara, sohbetin perdesini açar.” Böyle söyler Berger çünkü zevk ve bağımlılık farklı şeylerdir ve onun için sigara bağımlılık değil zevktir. Zambra’nın karakteri için söz konusu olan da benzer bir durumdur ki o da şöyle diyor; “Sigaralar hayatın noktalama işaretleridir. Şimdi ben noktalama işareti olmadan yaşıyorum. Hayatım budala bir avangard şiir”.
Anlatı içindeki hayvanlar
Her şeyin insan yanlı ele alındığı bir çağda yaşıyoruz. Her ne kadar bu durum aşındırılmaya çalışılsa da aslında dünyanın diğer canlıları bir şekilde yaşamın ötesine bir yerine atılıyor. Zambra’nın “Belgelerim” kitabını sevme nedenlerimden birisi de onun anlatısının içerisine yerleştirdiği hayvanlar. Yazar “Belgelerim” kitabının iki öyküsünde; “Doğru mu Yanlış mı?” ve “Aile Hayatı”nda öykünün içerisine kedileri yerleştirmiş, insanların kendilerine ait ilan ettikleri dünyada onların yaşama karşı takındıkları tavır daha çok çocukların hayvanlarla kurdukları ilişkiler üzerinden anlatılmış. Böylece Zambra, hayvanların insanların dünyasındaki varlıklarını da edebiyatı içerisine taşımış. Dilde ve söylemde hayvanlar dostumuz ama onların yaşamdaki yeri egosantrik insan türünün dünyasında sadece tüketilecek bir nesne veya boğazına tasma geçirip gezdirilecek bir imaj unsuru olarak yer alıyor ve bu edebiyat dünyası için de genel değil ama geçerli.
Zambra’nın öyküleri deneyimden besleniyor, ilginç konulara farklı bir üslupla biçimciliğe sığınmadan odaklanıyor. Bazen bir santral memurunun telefonda konuştuğu kişiyle kurduğu ilişkiye götürüyor bizi bazen okul günlerinde yaşanan sıkıntılara, kaygılara, öğretmen hiyerarşisine bazen de bir çocuğun saflıkla anlamaya çalıştığı hayata… Gerçekliği de yaşadığı dönemin siyasi olaylarına, futbol maçlarına göndermeler yaparak kurmuş yazar. Özetle, Zambra’nın bu kitabı da üzerinde durmaya değer pek çok yan taşıyor.
Alejandro Zambra kimdir?
Alejandro Zambra 1975’te Santiago’nun bir mahallesi olan Villa Portales’te doğdu. 5 yaşındayken Maipú’daki Las Terrazas kasabasına taşınan Zambra, Instituto Nacional General José Miguel Carrera’da okuduktan sonra devam ettiği Şili Üniversitesi’nin İspanyol Edebiyatı bölümünden 1997 yılında mezun oldu. Kazandığı bursla eğitimini Madrid’de devam ettirdi ve İspanyol Edebiyatı yüksek lisansını burada tamamladı. Şili’ye geri dönerek Pontifical Katolik Üniversitesi’nde edebiyat doktorası yaptı. Santiago’daki Diego Portales Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde ders veren Zambra’nın ilk romanı Bonzai 2006 yılının en iyi romanı dalında Şili Eleştirmenler Ödülü kazandı ve Şili’de ilgiyle karşılandı. Kitap 2011’de aynı isimle filme uyarlandı. 2010 yılında Granta dergisi tarafından İspanyolca yazan en iyi 22 romancı arasında gösterilen yazarın kısa öyküleri ve makaleleri The New Yorker, The Paris Review, Harper’s, Tin House, McSweeney’s Quarterly Concern, Vice, Zoetrope, The Virginia Quarterly Review ve Rattapallax gibi dergilerde yayımlandı.
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
İlgili Yazılar
Arta kalanlar
Melisa Kesmez, Sabit Fikir, 14 Şubat 2018 Aşk, Delilik ve Ölüm Öyküleri bu haliyle okura bir yandan kurmacanın keyfini, bir yandan da kuramsal bir zenginlik sunuyor. Latin Amerika’nın Poe’su olarak bilinen, kısa öykünün büyük isimlerinden Uruguay asıllı Horacio Quiroga’nın 1917 tarihli Aşk, Delilik ve Ölüm Öyküleri, ilk kez Türkçeye çevrilmiş oldu. Quiroga’yı bizimle tanıştıran bu ilk kitap, …
C.D. Rose: Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir? (Söyleşi)
Çev. Alper Güngör, Oggito, 03 Mayıs 2021 Kısa öykünün ustalarından C.D Rose’un en son kitabı Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir kısa öykülerin aksine gizem, fantazi ve hiciv unsurlarını birleştiren bir roman. Tek bir adamın etrafında dönen anlatı, unutulmuş kitapların yeniden keşfine yelken açıyor. İsimsiz anlatıcı “kayıp” kitaplar üzerine isimsiz bir ülkenin isimsiz üniversitesinde tüm ayrıntılarıyla on ders …
Andrew Bennet ve Nicholas Royle’dan ‘Şu Edebiyat Denen Şey’
Özkan Ali Bozdemir, Cumhuriyet Kitap, 9 Mart 2017 Andrew Bennett ve Nicholas Royle, “Şu Edebiyat Denen Şey” adlı kitapta bizi edebiyatın belirsiz dünyası içerisinde gezdiriyor ve bu belirsizlikten çıkabilmenin yollarını ana hatlarıyla gösteriyor. Belirsiz bir edebiyat “Bir edebi metni okurken zihniniz artık sadece sizin olmaktan çıkar. Edebiyat üstüne düşündüğünüzde başka bir zihin, size yabancı düşünceler …
Her yazarın bu tür anlatıların üstesinden gelmesi zordur
Onur Uludoğan, Edebiyathaber, 10 Mart 2020 I 1957 Honduras doğumlu Horacio Castellanos Moya, 1960 yılında babasının ülkesi olan El Salvador’da yaşamaya başlar ve orada büyür. 1979 yılında üniversite eğitimi için Toronto’ya gider. Yaşamının devamını Kosta Rika ve Meksika’da sürdürür. Bu süreç 1991’e kadar devam eder. 1991’de El Salvador’a dönen Moya, yaşamını çeşitli dergilerde çalışarak ve …