Şilili genç yazar Paulina Flores, tüm dünyada dikkat çeken ilk öykü kitabı ‘Ne Rezalet’te sınıflar ve cinsiyetler arasındaki mücadeleleri, erkeklerinden kopmuş kadınları, masumiyeti kaybetmenin deneyimini, ebeveynlerin hem fedakârlıklarını hem de korkunç hatalarını taptaze ve etkili bir dille anlatıyor.
Latin Amerika’nın batısında yaşayan yerli Kızılderili halkı Aymanaların dilinde ‘chilli’, ‘dünyanın bitimi’ anlamına geliyor. And Dağları ve Büyük Okyanus arasında sıkışmış, kuzeyden güneye 4 bin 300 km boyunca uzanan Şili, adını işte bu kelimeden alıyor. Antarktika’ya en yakın ülke olan Şili, sıradağların arkasında 17 milyon insanın karantinada kaldığı bir kapalı kutu izlenimini yaratıyor. Koronavirüs nedeniyle tüm dünya evlerine çekilmeden önce Şili’de insanlar sağcı hükümeti ve büyük gelir eşitsizliğini protesto etmek için sokağa çıkıyordu. Hükümet, protestocuları dinleyeceği yerde toplu taşıma fiyatlarını artırıp grupları provoke etmeye devam ediyor, neo-liberal politikasını sürdüreceğinin sinyalini veriyordu.
İşte Şilili genç yazar Paulina Flores, dokuz öyküsünü topladığı ‘Ne Rezalet’le ülkesinde onlarca yıldır süren sosyal ve ekonomik krizin yarattığı yıkımın altında kalan ve hükümetlerin hiçbir zaman destek vermeyeceği fakir ailelerden sarsıcı kesitler sunuyor. Özellikle İngilizceye çevrildikten sonra tüm dünyada hayli ilgi gören Roberta Bolano Ödüllü ‘Ne Rezalet’te Flores, nadiren açık bir şekilde ekonomik adaletsizlikten bahsetse de yoksulluk ile işsizliğin ‘erkeklik’ üzerindeki etkisinin araştırmasına giriyor. Öykülerin bazılarında, babanın işsizlik durumu anlatıyı çerçevelerken, kitap boyunca çatışmanın odağı oluyor. Rezil bir varlık olan gereksiz babalar, kadınların ve çocuklarının hayatta kalma mücadelesini anlatan yazara kullanacağı tuvali sağlıyor. Yetişkinlerin dünyasını anlamlandırmaya çalışan çocuk ruhunu mükemmel bir şekilde yakalayan Flores, kitaptaki çoğu hikayede endişeli bir çocuk tarafından gözlenen utanç, şehvet, hayal kırıklığı, suçluluk duygularıyla okuyucusunu, okyanus kıyısındaki köylerden kentlerin yoksul evlerinin içine bir yolculuğa çıkarıyor.
Kitaba adını veren öyküde, Santiago’da bir baba, iki küçük kızıyla sokak sokak iş arıyor. Reklamlar için yeni yüzler bulmak isteyen ajansa iş bulma umuduyla giren baba, kendisiyle değil de kızlarıyla ilgilenildiğini görünce aşağılandığını düşünüyor ve “Ne aptallık! Ne salaklık! Ne rezalet” diye bağırmaya başlıyor. “Korkunç bir hata yapmıştı. Babasını yerin dibine sokmuştu. Babası onu hiçbir zaman affetmeyecekti. Bir daha asla birlikte şarkı söylemeyeceklerdi, onu bir daha gıdıklamayacaktı. Her şeyi mahvettim, dedi kendi kendine, dünya tepetaklak olmuştu.”
90’ların Şili’sinden günümüze uzanan kitabın en karanlık öyküsü ‘Talcahuano’da ise yoksul bir balıkçı kasabasındaki dört genç, bir yaz boyunca yaşayacakları sıkıntıyı hafifletmeye çalışıyor. Gençlerin şöhret hayalleri ise kilisedeki müzik aletlerini çalma planına dönüşüyor. Plan içlerinden birinin yıkımına sebep oluyor.
Kütüphanede kaybolan çocuğu bulup babasına ulaştıran bir kadının hikâyesini anlatan ‘Teresa’, kitabın en sürprizli öyküsü. Kadın, çocuğun kaybolmasının aslında bir aldatmaca olduğunu fark edecek ve gereğini yapacaktır.
Sınıflar ve cinsiyetler arasındaki mücadeleleri, masumiyeti kaybetmenin deneyimini, ebeveynlerin yaptıkları fedakârlıkları ve korkunç hataları işaret ediyor Flores. Psikolojik çözümlemeleri, sade bir anlatımı, bazen trajik bazen komik hikâye anlatımıyla Paulina Flores’in, bu temaları derinlemesine araştıracağı bir romanı dört gözle bekliyorum. Zira kitabın sonundaki ‘Ne Şanslıyım’, 70 sayfa uzunluğunda hayli etkileyici bir öykü ve romanın da ayak sesleri!..
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
Murat Darılmaz, K24, Nisan 2021 “Çağatay Yılmaz acele etmeden, yavaş yavaş anlatıyor, sahneleri zihnimize yerleştiriyor. Öykülerindeki ‘ölçülülük’ bir meslek hastalığı diyebiliriz. Her bir cümle tartılarak oluşturulmuş; ne bir eksik ne bir fazla. Doğa odaklı öyküleri merkezinde insan ilişkilerinin yer aldığı öykülerine göre bir tık daha yukarıda duruyor kanımca. Derdi olan öyküler anlatması, bunu yaparken de …
Melisa Kesmez, Radikal Kitap, 6 Kasım 2011 Edebiyatın onun için bir oyun olduğunu söyleyen Mario Bellatin, kurduğu dünyaya bir kez dahil olunca okurun yakasını bırakmayan yazarlardan. İşi “Latin Amerika’dan babam çıksa okurum”a vardırmış naçizane bir edebiyat tutkunu olarak, o toprakların tozuna bulanmış, renklerine bürünmüş, türlü tuhaflıklarından beslenmiş ne varsa, bağrıma basmaktan alıkoyamıyorum kendimi. Gabriel Garcia Marquez, …
A. Ömer Türkeş, Sabit Fikir, 16 Haziran 2015 C kolay okunur, hatta kara mizahıyla eğlenceli, olaylarıyla sürükleyici bir hikaye anlatmakla birlikte çok katmanlı okumalara da açık, zengin bir roman. 1969 yılında doğan Tom McCarthy, Oxford Üniversitesi’nde İngiliz dili eğitimi almış. Sanat dünyasında yarı-kurmaca bir avangard sanatçılar ağı olan International Necronautical Society’nin Genel Sekreteri sıfatıyla yazdığı …
A. Ömer Türkeş, Radikal Kitap, 3 Temmuz 2015 Alejandro Zambra, kuşağının başarı ve başarısızlıklarına, mutluluk ve mutsuzluklarına, umut ve umutsuzluklarına tanıklık etmeyi, onlarla edebiyat yoluyla sessiz bir iletişim kurmayı başarıyor. Şilili yazar Alejandro Zambra, ilk romanı Bonzai ile büyük bir çıkış yakalamış ve -2010 yılında düzenlenen listede- İspanyolca yazan en iyi yirmi iki romancı arasına girmeyi başarmıştı. …
‘Dünyanın bitimi’nden gelen etkili öyküler
Erhan Tekten, Hürriyet Kitap Sanat, 15 Mayıs 2020
Şilili genç yazar Paulina Flores, tüm dünyada dikkat çeken ilk öykü kitabı ‘Ne Rezalet’te sınıflar ve cinsiyetler arasındaki mücadeleleri, erkeklerinden kopmuş kadınları, masumiyeti kaybetmenin deneyimini, ebeveynlerin hem fedakârlıklarını hem de korkunç hatalarını taptaze ve etkili bir dille anlatıyor.
Latin Amerika’nın batısında yaşayan yerli Kızılderili halkı Aymanaların dilinde ‘chilli’, ‘dünyanın bitimi’ anlamına geliyor. And Dağları ve Büyük Okyanus arasında sıkışmış, kuzeyden güneye 4 bin 300 km boyunca uzanan Şili, adını işte bu kelimeden alıyor. Antarktika’ya en yakın ülke olan Şili, sıradağların arkasında 17 milyon insanın karantinada kaldığı bir kapalı kutu izlenimini yaratıyor. Koronavirüs nedeniyle tüm dünya evlerine çekilmeden önce Şili’de insanlar sağcı hükümeti ve büyük gelir eşitsizliğini protesto etmek için sokağa çıkıyordu. Hükümet, protestocuları dinleyeceği yerde toplu taşıma fiyatlarını artırıp grupları provoke etmeye devam ediyor, neo-liberal politikasını sürdüreceğinin sinyalini veriyordu.
İşte Şilili genç yazar Paulina Flores, dokuz öyküsünü topladığı ‘Ne Rezalet’le ülkesinde onlarca yıldır süren sosyal ve ekonomik krizin yarattığı yıkımın altında kalan ve hükümetlerin hiçbir zaman destek vermeyeceği fakir ailelerden sarsıcı kesitler sunuyor. Özellikle İngilizceye çevrildikten sonra tüm dünyada hayli ilgi gören Roberta Bolano Ödüllü ‘Ne Rezalet’te Flores, nadiren açık bir şekilde ekonomik adaletsizlikten bahsetse de yoksulluk ile işsizliğin ‘erkeklik’ üzerindeki etkisinin araştırmasına giriyor. Öykülerin bazılarında, babanın işsizlik durumu anlatıyı çerçevelerken, kitap boyunca çatışmanın odağı oluyor. Rezil bir varlık olan gereksiz babalar, kadınların ve çocuklarının hayatta kalma mücadelesini anlatan yazara kullanacağı tuvali sağlıyor. Yetişkinlerin dünyasını anlamlandırmaya çalışan çocuk ruhunu mükemmel bir şekilde yakalayan Flores, kitaptaki çoğu hikayede endişeli bir çocuk tarafından gözlenen utanç, şehvet, hayal kırıklığı, suçluluk duygularıyla okuyucusunu, okyanus kıyısındaki köylerden kentlerin yoksul evlerinin içine bir yolculuğa çıkarıyor.
Kitaba adını veren öyküde, Santiago’da bir baba, iki küçük kızıyla sokak sokak iş arıyor. Reklamlar için yeni yüzler bulmak isteyen ajansa iş bulma umuduyla giren baba, kendisiyle değil de kızlarıyla ilgilenildiğini görünce aşağılandığını düşünüyor ve “Ne aptallık! Ne salaklık! Ne rezalet” diye bağırmaya başlıyor. “Korkunç bir hata yapmıştı. Babasını yerin dibine sokmuştu. Babası onu hiçbir zaman affetmeyecekti. Bir daha asla birlikte şarkı söylemeyeceklerdi, onu bir daha gıdıklamayacaktı. Her şeyi mahvettim, dedi kendi kendine, dünya tepetaklak olmuştu.”
90’ların Şili’sinden günümüze uzanan kitabın en karanlık öyküsü ‘Talcahuano’da ise yoksul bir balıkçı kasabasındaki dört genç, bir yaz boyunca yaşayacakları sıkıntıyı hafifletmeye çalışıyor. Gençlerin şöhret hayalleri ise kilisedeki müzik aletlerini çalma planına dönüşüyor. Plan içlerinden birinin yıkımına sebep oluyor.
Kütüphanede kaybolan çocuğu bulup babasına ulaştıran bir kadının hikâyesini anlatan ‘Teresa’, kitabın en sürprizli öyküsü. Kadın, çocuğun kaybolmasının aslında bir aldatmaca olduğunu fark edecek ve gereğini yapacaktır.
Sınıflar ve cinsiyetler arasındaki mücadeleleri, masumiyeti kaybetmenin deneyimini, ebeveynlerin yaptıkları fedakârlıkları ve korkunç hataları işaret ediyor Flores. Psikolojik çözümlemeleri, sade bir anlatımı, bazen trajik bazen komik hikâye anlatımıyla Paulina Flores’in, bu temaları derinlemesine araştıracağı bir romanı dört gözle bekliyorum. Zira kitabın sonundaki ‘Ne Şanslıyım’, 70 sayfa uzunluğunda hayli etkileyici bir öykü ve romanın da ayak sesleri!..
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
İlgili Yazılar
Bizi Buraya Getiren Şeyler
Murat Darılmaz, K24, Nisan 2021 “Çağatay Yılmaz acele etmeden, yavaş yavaş anlatıyor, sahneleri zihnimize yerleştiriyor. Öykülerindeki ‘ölçülülük’ bir meslek hastalığı diyebiliriz. Her bir cümle tartılarak oluşturulmuş; ne bir eksik ne bir fazla. Doğa odaklı öyküleri merkezinde insan ilişkilerinin yer aldığı öykülerine göre bir tık daha yukarıda duruyor kanımca. Derdi olan öyküler anlatması, bunu yaparken de …
Bir Bellatin klasiği: Çin Daması
Melisa Kesmez, Radikal Kitap, 6 Kasım 2011 Edebiyatın onun için bir oyun olduğunu söyleyen Mario Bellatin, kurduğu dünyaya bir kez dahil olunca okurun yakasını bırakmayan yazarlardan. İşi “Latin Amerika’dan babam çıksa okurum”a vardırmış naçizane bir edebiyat tutkunu olarak, o toprakların tozuna bulanmış, renklerine bürünmüş, türlü tuhaflıklarından beslenmiş ne varsa, bağrıma basmaktan alıkoyamıyorum kendimi. Gabriel Garcia Marquez, …
Gözlemci
A. Ömer Türkeş, Sabit Fikir, 16 Haziran 2015 C kolay okunur, hatta kara mizahıyla eğlenceli, olaylarıyla sürükleyici bir hikaye anlatmakla birlikte çok katmanlı okumalara da açık, zengin bir roman. 1969 yılında doğan Tom McCarthy, Oxford Üniversitesi’nde İngiliz dili eğitimi almış. Sanat dünyasında yarı-kurmaca bir avangard sanatçılar ağı olan International Necronautical Society’nin Genel Sekreteri sıfatıyla yazdığı …
Roman içinde roman
A. Ömer Türkeş, Radikal Kitap, 3 Temmuz 2015 Alejandro Zambra, kuşağının başarı ve başarısızlıklarına, mutluluk ve mutsuzluklarına, umut ve umutsuzluklarına tanıklık etmeyi, onlarla edebiyat yoluyla sessiz bir iletişim kurmayı başarıyor. Şilili yazar Alejandro Zambra, ilk romanı Bonzai ile büyük bir çıkış yakalamış ve -2010 yılında düzenlenen listede- İspanyolca yazan en iyi yirmi iki romancı arasına girmeyi başarmıştı. …