Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Çiyil Kurtuluş’u, kız kardeşi Biriçim Miller ile konuştuk.
1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yazılarını genellikle evinde, kendine ait çalışma odasında yazar. Yazarken yalnız olmayı sever. Ev kalabalıksa ya da tatile çıkmışsa yazmaz, daha çok okumayı tercih eder. Fikir depolar, her zaman çantasında küçük bir defter bulur, notlar alır. Her gittiği yerden mutlaka kırtasiye ürünü satın alır ve biriktirir onları. Çok ilginç güzel kalemleri, defterleri vardır. Hatta benden de nereye gidersem gideyim kalem defter hediye getirmemi ister. New York’a her gelişinde en büyük zevkimiz birlikte kitapçıları kırtasiyecileri dolaşırız. Ablamı yazarken pek gözlemleme şansım olmadı ne yazık ki. Ama şimdi bu anlatacağım benim için ilginç bir anı. Bizim bir köpeğimiz var, adı Chaser, onun kendi yemeği dışında bir şey yemesine pek izin vermiyoruz, kendi sağlığı için. Ama Chaser peynire çok düşkün, ablamın kahvaltı sofrasında herkesten gizli gizli ona masanın altından peynir uzattığını biliyoruz tabii ve bunu bir öyküsünde görmek gerçekten çok hoş oldu. İlk kitabında, İşini Gör öyküsüydü sanırım. Ve onun pek çok öyküsünde Amerika’dan izler bulmak mümkün. Ben yirmi beş yıldır Amerika’da yaşıyorum, birbirimizden uzağız. Yılda beş altı hafta bir arada oluyoruz. Bizim buluşmalarımızdan dolayı bu coğrafyanın onun öykülerine böyle bir yansıması oluyor herhalde. Bazı öykülerini yani ben denk geldiğim sıra taslak haldeyken mutlaka paylaşır, plajda A4 kağıdındaki taslaklarını okuyup fikir vermemi ister. Ama biliyorum ki o herkesi dinler ama hep kendi bildiğini, aklına yatanı seçer. Ben onu her zaman desteklerim ve onun artık bir romana soyunmasını çok arzu ediyorum.
2) Kardeşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Ablam zihni çok açık biridir. O muhteşem beyni ne kadar fikirlerle dolu olsa da başkalarından meyve toplar, bir yorumunuz ya da tavsiyeniz varsa merakla iştahla dinler. Bu demek değildir ki siz haklısınız ama o verdiklerinizi posadan geçirip yararlı sularını toplar. Ben her öyküsünü okuduğumda heyecanla yorum yaparım o da hiç sıkılmadan benimle üstünde uzun uzun konuşabilir. Eleştiriye açık biridir. Onun tutkuyla çoşkuyla hikâyesini savunmasına bayılırım. Onun kitap önerileri benim için çok kıymetlidir. Kitap tavsiye ederiz birbirimize.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Dediğim gibi yazarken yalnızlığı sever sadece fiziksel olarak değil onun hikâye dünyası kendine aittir ve yazmadan önce pek bir şey paylaşmaz. Hikâyesini tamamladıktan sonra üstünde konuşmayı sever ama tamamlayana kadar tamamıyla onun bebeğidir o, kendi bildiği gibi besler ve büyütür. İlk kitabına adını veren öyküsü bizim yaşadığımız yer olan Long Island’da ki bir anıdan esinlendi. O sırada bir aradaydık. Irene kasırgasını hep beraber bodrum katında yasadık. Yaban mersinleri de bizim evde çok özeldir. Hepimiz çok severiz, sabahları meyve salatamızın baş tacıdır. Kasırga sırasında şöyle bir sohbetimiz olduğunu hatırlıyorum. “Çok yazık, hepsi telef olacak…” Kasırga bu yemişin tam olgunluk zamanına denk gelmişti ne yazık ki.
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Genellikle masada çalışmaktan hoşlanır. Masa cam kenarında olmalı, günışığına yakın. Masasında çeşitli biblo, küçük oyuncaklar, uğur saydığı eşyaları, yurt dışından gelen yerel figürler, kartlar dizili durur. Rana’nın verdiği bir oyuncak var onu seyahate nereye gitse yanında götürür, orada çalışırken yanında durur. O günkü ruh haline uygun hangi klasik müzik parçasına ya da cd’ye sevdalanmışsa, çalışırken onu üst üste dinler. Bir de çay içmeden duramaz. İki buçuk yıl önce sigarayı bıraktı, artık masasında bir kül tablası yok, en çok ona seviniyorum.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Ablamla en son 2019 yazında Bodrum’da birlikteydik. Orada kiraladığımız evde de kendine bir çalışma köşesi yapmıştı. Masasında kitaplar vardı elbette. Hatırladıklarım şöyle: David Constantine’den Midland Oteli’nde Çay, Virginia Woolf’un pazartesi ya da salı adlı öykü kitabı, Murathan Mungan’dan Yaz Geçer adlı şiir kitabı.
[koo_button url=”https://notoskitap.com/yayin/ciyil-kurtulus-aramizda-bir-bahce-yakinligi/” type=”regular” size=”small” icon=”koo-icon-glases-2″ target=”_self”] Kitabı İncele [/koo_button]
Semih Gümüş, Oggito, 7 Şubat 2020 “Ben ancak tastamam yani eksiksiz olmaya gayret edebilirim.” Çiyil Kurtuluş ikinci öykü kitabı Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı‘nı yayımladı. İlk kitabı Kasırga ve Yabanmersinleri‘nden sonra. Öyküye verdiği emek, kendine özgü bir öykü dili yaratma ısrarı, kendi öykü anlayışını kararlılıkla sürdürme çabası, Çiyil Kurtuluş’u günümüz öykücüleri arasında özel bir yere koyuyor. Onunla öykücülüğü ve öykü …
A. Ömer Türkeş, Radikal Kitap, 18 Mayıs 2012 Şili’nin en karanlık dönemlerinde, 1975 te doğmuş Alejandro Zambra. İspanyol edebiyatı ve filoloji okumuş. 2011 yılında Cristian Jimnez tarafından sinemaya uyarlanan Bonzai Cannes Film Festivali’nin ardından İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmişti. Son yıllarda, Latin Amerika edebiyatından yeni isimlerle karşılaşıyoruz. ‘Bonzai’, Latin Amerika edebiyatının genç kuşağından Şilili Alejandro …
Sedat Sezgin, Edebiyat Haber, 6 Kasım 2019 “Gökler insancıl değil, ne üstümdeki ne altımdaki ne de içimdeki yaşam öyle.” Çek yazar Bohumil Hrabal’ın Gürültülü Yalnızlık romanının kahramanı Hanta’nın ağzından dökülen bu söz akla doğal olarak “İnsancıl olan nedir?” sorusunu getirebilir. Gerçi yapıtta mesafe kat ederken vardığımız bu sayfada artık Hanta’nın bu konudaki görüşünü tamı tamına olmasa da ne demek …
Takyedin Çiftsüren, Edebiyat Haber, 7 Ağustos 2015 Romanlar biri eve gelmedi mi başlar, der anlatıcı. Bu roman da öyle. Ağaçların Özel Hayatı; evin kadını, Julián’nın eşi, Daniela’nın annesi olan Veronica’nın bir gece eve gelmesi gerektiği saatte eve gelmemesiyle başlar. Ama farkla: diğer romanlar, gelmeyenin peşinden giden, gelmeyeni getirmek için harekete geçen kahramanın eyleme geçişiyle başlar. Olayı …
Yazarın Odası: Çiyil Kurtuluş (Söyleşi)
Meltem Dağlı, Edebiyathaber, 7 Mayıs 2020
Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Çiyil Kurtuluş’u, kız kardeşi Biriçim Miller ile konuştuk.
1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yazılarını genellikle evinde, kendine ait çalışma odasında yazar. Yazarken yalnız olmayı sever. Ev kalabalıksa ya da tatile çıkmışsa yazmaz, daha çok okumayı tercih eder. Fikir depolar, her zaman çantasında küçük bir defter bulur, notlar alır. Her gittiği yerden mutlaka kırtasiye ürünü satın alır ve biriktirir onları. Çok ilginç güzel kalemleri, defterleri vardır. Hatta benden de nereye gidersem gideyim kalem defter hediye getirmemi ister. New York’a her gelişinde en büyük zevkimiz birlikte kitapçıları kırtasiyecileri dolaşırız. Ablamı yazarken pek gözlemleme şansım olmadı ne yazık ki. Ama şimdi bu anlatacağım benim için ilginç bir anı. Bizim bir köpeğimiz var, adı Chaser, onun kendi yemeği dışında bir şey yemesine pek izin vermiyoruz, kendi sağlığı için. Ama Chaser peynire çok düşkün, ablamın kahvaltı sofrasında herkesten gizli gizli ona masanın altından peynir uzattığını biliyoruz tabii ve bunu bir öyküsünde görmek gerçekten çok hoş oldu. İlk kitabında, İşini Gör öyküsüydü sanırım. Ve onun pek çok öyküsünde Amerika’dan izler bulmak mümkün. Ben yirmi beş yıldır Amerika’da yaşıyorum, birbirimizden uzağız. Yılda beş altı hafta bir arada oluyoruz. Bizim buluşmalarımızdan dolayı bu coğrafyanın onun öykülerine böyle bir yansıması oluyor herhalde. Bazı öykülerini yani ben denk geldiğim sıra taslak haldeyken mutlaka paylaşır, plajda A4 kağıdındaki taslaklarını okuyup fikir vermemi ister. Ama biliyorum ki o herkesi dinler ama hep kendi bildiğini, aklına yatanı seçer. Ben onu her zaman desteklerim ve onun artık bir romana soyunmasını çok arzu ediyorum.
2) Kardeşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Ablam zihni çok açık biridir. O muhteşem beyni ne kadar fikirlerle dolu olsa da başkalarından meyve toplar, bir yorumunuz ya da tavsiyeniz varsa merakla iştahla dinler. Bu demek değildir ki siz haklısınız ama o verdiklerinizi posadan geçirip yararlı sularını toplar. Ben her öyküsünü okuduğumda heyecanla yorum yaparım o da hiç sıkılmadan benimle üstünde uzun uzun konuşabilir. Eleştiriye açık biridir. Onun tutkuyla çoşkuyla hikâyesini savunmasına bayılırım. Onun kitap önerileri benim için çok kıymetlidir. Kitap tavsiye ederiz birbirimize.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Dediğim gibi yazarken yalnızlığı sever sadece fiziksel olarak değil onun hikâye dünyası kendine aittir ve yazmadan önce pek bir şey paylaşmaz. Hikâyesini tamamladıktan sonra üstünde konuşmayı sever ama tamamlayana kadar tamamıyla onun bebeğidir o, kendi bildiği gibi besler ve büyütür. İlk kitabına adını veren öyküsü bizim yaşadığımız yer olan Long Island’da ki bir anıdan esinlendi. O sırada bir aradaydık. Irene kasırgasını hep beraber bodrum katında yasadık. Yaban mersinleri de bizim evde çok özeldir. Hepimiz çok severiz, sabahları meyve salatamızın baş tacıdır. Kasırga sırasında şöyle bir sohbetimiz olduğunu hatırlıyorum. “Çok yazık, hepsi telef olacak…” Kasırga bu yemişin tam olgunluk zamanına denk gelmişti ne yazık ki.
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Genellikle masada çalışmaktan hoşlanır. Masa cam kenarında olmalı, günışığına yakın. Masasında çeşitli biblo, küçük oyuncaklar, uğur saydığı eşyaları, yurt dışından gelen yerel figürler, kartlar dizili durur. Rana’nın verdiği bir oyuncak var onu seyahate nereye gitse yanında götürür, orada çalışırken yanında durur. O günkü ruh haline uygun hangi klasik müzik parçasına ya da cd’ye sevdalanmışsa, çalışırken onu üst üste dinler. Bir de çay içmeden duramaz. İki buçuk yıl önce sigarayı bıraktı, artık masasında bir kül tablası yok, en çok ona seviniyorum.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Ablamla en son 2019 yazında Bodrum’da birlikteydik. Orada kiraladığımız evde de kendine bir çalışma köşesi yapmıştı. Masasında kitaplar vardı elbette. Hatırladıklarım şöyle: David Constantine’den Midland Oteli’nde Çay, Virginia Woolf’un pazartesi ya da salı adlı öykü kitabı, Murathan Mungan’dan Yaz Geçer adlı şiir kitabı.
[koo_button url=”https://notoskitap.com/yayin/ciyil-kurtulus-aramizda-bir-bahce-yakinligi/” type=”regular” size=”small” icon=”koo-icon-glases-2″ target=”_self”] Kitabı İncele [/koo_button]
İlgili Yazılar
Çiyil Kurtuluş: “Yalınlığın ya da kontrollü olmanın duyguyu dışarda bıraktığını düşünenlerden değilim.” (Söyleşi)
Semih Gümüş, Oggito, 7 Şubat 2020 “Ben ancak tastamam yani eksiksiz olmaya gayret edebilirim.” Çiyil Kurtuluş ikinci öykü kitabı Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı‘nı yayımladı. İlk kitabı Kasırga ve Yabanmersinleri‘nden sonra. Öyküye verdiği emek, kendine özgü bir öykü dili yaratma ısrarı, kendi öykü anlayışını kararlılıkla sürdürme çabası, Çiyil Kurtuluş’u günümüz öykücüleri arasında özel bir yere koyuyor. Onunla öykücülüğü ve öykü …
Gençlik işte…
A. Ömer Türkeş, Radikal Kitap, 18 Mayıs 2012 Şili’nin en karanlık dönemlerinde, 1975 te doğmuş Alejandro Zambra. İspanyol edebiyatı ve filoloji okumuş. 2011 yılında Cristian Jimnez tarafından sinemaya uyarlanan Bonzai Cannes Film Festivali’nin ardından İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmişti. Son yıllarda, Latin Amerika edebiyatından yeni isimlerle karşılaşıyoruz. ‘Bonzai’, Latin Amerika edebiyatının genç kuşağından Şilili Alejandro …
Bohumil Hrabal’in “Gürültülü Yalnızlık” romanı ya da kitap tapıcısı
Sedat Sezgin, Edebiyat Haber, 6 Kasım 2019 “Gökler insancıl değil, ne üstümdeki ne altımdaki ne de içimdeki yaşam öyle.” Çek yazar Bohumil Hrabal’ın Gürültülü Yalnızlık romanının kahramanı Hanta’nın ağzından dökülen bu söz akla doğal olarak “İnsancıl olan nedir?” sorusunu getirebilir. Gerçi yapıtta mesafe kat ederken vardığımız bu sayfada artık Hanta’nın bu konudaki görüşünü tamı tamına olmasa da ne demek …
“Ağaçların Özel Hayatı” ya da yaşam köprüsü
Takyedin Çiftsüren, Edebiyat Haber, 7 Ağustos 2015 Romanlar biri eve gelmedi mi başlar, der anlatıcı. Bu roman da öyle. Ağaçların Özel Hayatı; evin kadını, Julián’nın eşi, Daniela’nın annesi olan Veronica’nın bir gece eve gelmesi gerektiği saatte eve gelmemesiyle başlar. Ama farkla: diğer romanlar, gelmeyenin peşinden giden, gelmeyeni getirmek için harekete geçen kahramanın eyleme geçişiyle başlar. Olayı …