Çek yazar Bohumil Hrabal’ın en önemli eserlerinden biri olan Gürültülü Yalnızlık, başından itibaren kendi dışına çıkan, sürekli başka yerlere dokunan kısa bir otobiyografik roman. Bilge ve berduş bir adamın kitaplarla ve geçmişle yaşadığı trajik ama bir o kadar da komik bir hikâye.
“Gerçek düşünceler dışarıdan gelir, sefertasıyla işe götürdüğünüz makarna gibi orada öylece dururlar; yani engizisyoncular boşuna yakar kitapları. Bir kitapta işe yarar bir şey varsa, alevlerin ortasında sessiz kahkahalarını işitmeye devam edersiniz, çünkü gerçek bir kitap hep bir başka yere, kendi dışına göndermede bulunur.”
Çek yazar Bohumil Hrabal’ın en önemli eserlerinden biri olan Gürültülü Yalnızlık bir paragrafta anlatılsaydı, muhtemelen bu, üstteki paragraf olurdu. Başından itibaren kendi dışına çıkan, sürekli başka yerlere dokunan bu kısa otobiyografik roman, “anlatılmaz, okunur” türünden bir kitap…
Kitabın başkarakteri Hanta, kendisine sık sık söylendiği gibi, ‘bira fıçısı’ budalanın teki olabilir ama o farklı bir budala; istemeden tuhaf bir eğitim edinmiş. Tabii bu, bir polis devletinde 35 yıldır yaptığı işten kaynaklanıyor. Atık kâğıtları ve kitapları hamur haline getiriyor. Hidrolik presinin kocaman çenelerinden sayısız kitap kurtarıyor ama… Şimdi düşüncelerinin hangisi kendine ait, hangisi o kitaplardan geliyor, bilemiyor. Bu süreç aynı zamanda onun hayata yabancılaşmasını ve benliğinin yavaş yavaş parçalanmasını da kapsıyor. Onun bu parçalanmışlığı romanda da sık sık çıkıyor karşımıza.
“Kendi kendime kalabilirim çünkü yalnız değilim, sadece tek başımayım, düşüncelerle dolu bir yalnızlığın içinde yaşarım; ilksizlik ve sonsuzluğun Don Kişot’uyum biraz, ilksizlik ve sonsuzluğun benim gibilere karşı bir zaafı var galiba.”
Hanta’da Louis-Ferdinand Celine’in öfkesinden olduğu kadar, İrlanda edebiyatının o tadına doyulmaz mizahından da var. Aslında tam da kitapta anlatıldığı gibi; kendi dışına çıkan bir kitap Gürültülü Yalnızlık. Bu, Hanta’yı da dışarıya taşıyor.
Bohumil Hrabal bir röportajda Hanta için şunları söylüyor: “Kitabın kahramanı Hanta her şeyi eski usulde, elle yapmaya alışıktı; Çek toplumunda makinelerin sahneye çıkmasıyla beliren bir kırılmayı cisimleştiriyordu. Kitabı gerçekçi olarak tasarlamıştım ama simgesel bir tarafı da vardı. Yüzyıllarca ya da bin yıl süren bütün o çağın kırılma noktası Hanta; dökülen kalasların kıymıkları var onun içinde. Hanta yaşayan birisiydi ama ona verdiğim düşünsel güçten yoksundu. Gerçekti yani, ikimiz de ayyaştık.”
Hanta, toplum dışında kalmış, yalnızlığın acısını alkolle çıkaran bir anti-kahraman. Onu ilginç kılan, okuduğu kitaplardan edindiği bir hayat felsefesinin, ahlakının ve vicdanının olması. Sokrates, Kant, Nietzsche, Hegel, Sartre kitaplarını okuyarak kendine özgü bir hayat felsefesi oluşturuyor ve oluşturduğu bu düşünce yapısı, tamamıyla ona özgü.
“Zira ben okurken, gerçek anlamda okumam, ağzıma güzel bir cümleyi alır, bonbon gibi emerim, küçük bir kadeh likör gibi yudumlarım, ta ki düşünce içimde alkol gibi eriyip dağılana kadar; sadece beynime, yüreğime nüfuz etmekle kalmaz, damarlarımın köklerine, kılcal damarların kökçüklerine kadar işler.”
Bohumil Hrabal’ın biyografisinde sayfalarca şey yazmasına rağmen insanın aklı sadece bir cümleye takılı kalıyor: “Bohumil Hrabal, 3 Şubat 1997’de, Prag’da kaldığı hastanede güvercinleri beslerken pencereden düşerek veya atlayarak hayata veda etti.”
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
Didem Erdiman, Edebiyatburada, 9 Haziran 2020 Çiyil Kurtuluş’un yeni öykü kitabı “Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı” hakkında konuştuk. “Bütün zamanları bir edendir edebiyat. İnsan dediğimiz varlık her ne ise, işte orada, sayfaların arasında kanlı canlı her daim nefes alandır. Ardı ardına pek çok güzellemeyi hak eder edebiyat. Aşkın bin bir ifadesini de o satırlarda buluruz. Örneğin, …
A. Ömer Türkeş, Hürriyet Kitap Sanat, 30 Mayıs 2021 C.D. Rose, ilk romanı ‘Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir?’de unutulmuş ya da ıskalanmış kitaplar üzerine konferanslar vermek üzere bilmediği bir kente giden araştırmacının eğlenceli hikâyesini anlatıyor. Belirsizlikler etrafında gelişen, yer yer komik ve absürd bir roman. C. D. Rose, 1960’ta Manchester’da doğdu. O zamandan beri, yarım …
Behçet Çelik, K24, 20 Ağustos 2020 “Akıp Giden Günlerimiz’deki birkaç öyküde yinelenen motifler var. Bunlardan biri hikâye anlatmakla ilgili. Öykü kişileri karşısındakiyle iletişim kurmakta zorlandıklarında hikâye anlatmakta bir çare umuyorlar, ne var ki farklı nedenlerle hikâye anlatmak da iletişimi sağlamıyor ya da kolaylaştırmıyor, en azından ilk seferde.” Özcan Yılmaz’ın geçtiğimiz günlerde yayımlanan ilk kitabı Akıp Giden …
Yenal Bilgici, Hürriyet Kelebek, 12 Ağustos 2016 Indiana Jones’tan, hatta James Bond’dan evvel Tenten vardı. Belçikalı çizer Hergé’nin dünyayı dolaşıp maceradan maceraya atılan genç gazetecisi. Le Vingtieme Siecle gazetesinde ilk macerasının yayımlandığı 1929’dan bugüne bu maceralar okundu, konuşuldu, sevildi (bazen de bunlara kızıldı), analiz edildi, yorumlandı. Türkiye’de özellikle ‘C’ isimli romanıyla tanınan İngiliz yazar Tom McCarthy’nin ‘Tenten …
Kendi Dışına Çıkan Bir Kitap
Yılmaz Şener, Kitapsever, sayı 36, 14 Kasım 2019
Çek yazar Bohumil Hrabal’ın en önemli eserlerinden biri olan Gürültülü Yalnızlık, başından itibaren kendi dışına çıkan, sürekli başka yerlere dokunan kısa bir otobiyografik roman. Bilge ve berduş bir adamın kitaplarla ve geçmişle yaşadığı trajik ama bir o kadar da komik bir hikâye.
“Gerçek düşünceler dışarıdan gelir, sefertasıyla işe götürdüğünüz makarna gibi orada öylece dururlar; yani engizisyoncular boşuna yakar kitapları. Bir kitapta işe yarar bir şey varsa, alevlerin ortasında sessiz kahkahalarını işitmeye devam edersiniz, çünkü gerçek bir kitap hep bir başka yere, kendi dışına göndermede bulunur.”
Çek yazar Bohumil Hrabal’ın en önemli eserlerinden biri olan Gürültülü Yalnızlık bir paragrafta anlatılsaydı, muhtemelen bu, üstteki paragraf olurdu. Başından itibaren kendi dışına çıkan, sürekli başka yerlere dokunan bu kısa otobiyografik roman, “anlatılmaz, okunur” türünden bir kitap…
Kitabın başkarakteri Hanta, kendisine sık sık söylendiği gibi, ‘bira fıçısı’ budalanın teki olabilir ama o farklı bir budala; istemeden tuhaf bir eğitim edinmiş. Tabii bu, bir polis devletinde 35 yıldır yaptığı işten kaynaklanıyor. Atık kâğıtları ve kitapları hamur haline getiriyor. Hidrolik presinin kocaman çenelerinden sayısız kitap kurtarıyor ama… Şimdi düşüncelerinin hangisi kendine ait, hangisi o kitaplardan geliyor, bilemiyor. Bu süreç aynı zamanda onun hayata yabancılaşmasını ve benliğinin yavaş yavaş parçalanmasını da kapsıyor. Onun bu parçalanmışlığı romanda da sık sık çıkıyor karşımıza.
“Kendi kendime kalabilirim çünkü yalnız değilim, sadece tek başımayım, düşüncelerle dolu bir yalnızlığın içinde yaşarım; ilksizlik ve sonsuzluğun Don Kişot’uyum biraz, ilksizlik ve sonsuzluğun benim gibilere karşı bir zaafı var galiba.”
Hanta’da Louis-Ferdinand Celine’in öfkesinden olduğu kadar, İrlanda edebiyatının o tadına doyulmaz mizahından da var. Aslında tam da kitapta anlatıldığı gibi; kendi dışına çıkan bir kitap Gürültülü Yalnızlık. Bu, Hanta’yı da dışarıya taşıyor.
Bohumil Hrabal bir röportajda Hanta için şunları söylüyor: “Kitabın kahramanı Hanta her şeyi eski usulde, elle yapmaya alışıktı; Çek toplumunda makinelerin sahneye çıkmasıyla beliren bir kırılmayı cisimleştiriyordu. Kitabı gerçekçi olarak tasarlamıştım ama simgesel bir tarafı da vardı. Yüzyıllarca ya da bin yıl süren bütün o çağın kırılma noktası Hanta; dökülen kalasların kıymıkları var onun içinde. Hanta yaşayan birisiydi ama ona verdiğim düşünsel güçten yoksundu. Gerçekti yani, ikimiz de ayyaştık.”
Hanta, toplum dışında kalmış, yalnızlığın acısını alkolle çıkaran bir anti-kahraman. Onu ilginç kılan, okuduğu kitaplardan edindiği bir hayat felsefesinin, ahlakının ve vicdanının olması. Sokrates, Kant, Nietzsche, Hegel, Sartre kitaplarını okuyarak kendine özgü bir hayat felsefesi oluşturuyor ve oluşturduğu bu düşünce yapısı, tamamıyla ona özgü.
“Zira ben okurken, gerçek anlamda okumam, ağzıma güzel bir cümleyi alır, bonbon gibi emerim, küçük bir kadeh likör gibi yudumlarım, ta ki düşünce içimde alkol gibi eriyip dağılana kadar; sadece beynime, yüreğime nüfuz etmekle kalmaz, damarlarımın köklerine, kılcal damarların kökçüklerine kadar işler.”
Bohumil Hrabal’ın biyografisinde sayfalarca şey yazmasına rağmen insanın aklı sadece bir cümleye takılı kalıyor: “Bohumil Hrabal, 3 Şubat 1997’de, Prag’da kaldığı hastanede güvercinleri beslerken pencereden düşerek veya atlayarak hayata veda etti.”
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
İlgili Yazılar
Çiyil Kurtuluş’la Didem Erdiman Söyleşti
Didem Erdiman, Edebiyatburada, 9 Haziran 2020 Çiyil Kurtuluş’un yeni öykü kitabı “Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı” hakkında konuştuk. “Bütün zamanları bir edendir edebiyat. İnsan dediğimiz varlık her ne ise, işte orada, sayfaların arasında kanlı canlı her daim nefes alandır. Ardı ardına pek çok güzellemeyi hak eder edebiyat. Aşkın bin bir ifadesini de o satırlarda buluruz. Örneğin, …
‘Olamayanlar’dan var olmayanlara
A. Ömer Türkeş, Hürriyet Kitap Sanat, 30 Mayıs 2021 C.D. Rose, ilk romanı ‘Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir?’de unutulmuş ya da ıskalanmış kitaplar üzerine konferanslar vermek üzere bilmediği bir kente giden araştırmacının eğlenceli hikâyesini anlatıyor. Belirsizlikler etrafında gelişen, yer yer komik ve absürd bir roman. C. D. Rose, 1960’ta Manchester’da doğdu. O zamandan beri, yarım …
Özcan Yılmaz’ın öyküleri
Behçet Çelik, K24, 20 Ağustos 2020 “Akıp Giden Günlerimiz’deki birkaç öyküde yinelenen motifler var. Bunlardan biri hikâye anlatmakla ilgili. Öykü kişileri karşısındakiyle iletişim kurmakta zorlandıklarında hikâye anlatmakta bir çare umuyorlar, ne var ki farklı nedenlerle hikâye anlatmak da iletişimi sağlamıyor ya da kolaylaştırmıyor, en azından ilk seferde.” Özcan Yılmaz’ın geçtiğimiz günlerde yayımlanan ilk kitabı Akıp Giden …
En gözüpek muhabir edebi sularda
Yenal Bilgici, Hürriyet Kelebek, 12 Ağustos 2016 Indiana Jones’tan, hatta James Bond’dan evvel Tenten vardı. Belçikalı çizer Hergé’nin dünyayı dolaşıp maceradan maceraya atılan genç gazetecisi. Le Vingtieme Siecle gazetesinde ilk macerasının yayımlandığı 1929’dan bugüne bu maceralar okundu, konuşuldu, sevildi (bazen de bunlara kızıldı), analiz edildi, yorumlandı. Türkiye’de özellikle ‘C’ isimli romanıyla tanınan İngiliz yazar Tom McCarthy’nin ‘Tenten …