Boğuntulu Masallar’da; sular altında şehirler, odalarda yağan yağmurlar, yataklarda beliren okyanuslar, aynalarda kaybolan yüzler, saçlarıyla boğulan kadınlar kendilerini gösterirken aslında hepimizin içindeki karanlığı görünür kılıyorlar. Bu aykırı, kısa ve kirli öykülerin içimizdeki o habis, kötücül düşgücünü aynaya taşımaktan başka derdi yok.
Norman Lock da, elinizdeki kitaba Grim Tales adını verirken, kuşkusuz, apaçık bir sözcük oyunuyla, Grimm Kardeşler’e gönderme yapıyor. Ama Lock’un bu kitaptaki öykücükleri, başka bir deyişle “en aza indirgenmiş” anlatıları, Grimm Kardeşler’in geleneksel kaynaklara dayalı masallarının tersine, günümüzün bilebildiğimiz dünyasına, bilebildiğimiz dünyanın olağan, durağan sınırlarına bir “müdahale”, dahası bir “saldırı” niteliği taşıyor. Lock’un yaptığı, yaşadığımız dünyanın bilinebilir olduğu, sınırlarının sonsuz değil sonlu olduğu, insanlarla, yerlerle, günlük yaşamımızdaki nesnelerle ilişkilerimiz ve bağlarımızın hep olduğu gibi, bizim istediğimiz gibi kalacağı sanısına “müdahalede bulunmak.” – Celâl Üster