‘Eve Dönmenin Yolları’, 38 yaşındaki Şilili yazar Alejandro Zambra’nın üçüncü romanı. Latin Amerika ruhunu yansıtan şiirsel ama bir o kadar da sade bir tarzı olan Zambra, 80’lere, Pinochet’nin diktatörlük günlerine götürüyor okurunu.
Bir öyküsever olduğumu iddia edemem. Tam ben hikâyenin gücüne kendimi kaptırmış, kahramanlardan biriyle duygusal yakınlık kurmaya başlamışken hikâye hiç beklenmedik bir anda bitiveriyor ya… Okuma zevkimin yarım kaldığını düşünüyorum hep. Bu yarım kalmışlık hissi yüzünden ve belki de bir romanın kahramanlarını sevmem için herkesten fazla vakte ihtiyacım olduğundan, kitap ne kadar kalınsa beni o kadar cezbediyor. Kitapçı raflarından bir roman seçerken 200 sayfanın altındakileri hiç düşünmeden es geçerim. Alejandro Zambra’nın romanı ‘Eve Dönmenin Yolları’ ‘sadece’ 146 sayfa. Elbette, yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü kitabın kapağını çekinerek açıyorum. Ama daha ilk cümleler yetiyor, 146 sayfalık bu romanın 146 sayfada bitmeyeceğini anlamama.
Şili depreminden Pinochet diktasına, ilk aşktan tesadüflere, bir çocuğun anne babasına ait ilk anılarından bir yazarın hikâye oluşturma sürecine, apolitik insanlardan rejimin kurban ettiklerine; her şeyi, üstelik hiçbirinin üzerinde çok fazla durmadan o kadar ‘temiz’ anlatmış ki Zambra; kıskanmamak elde değil! Yazı-çiziyle azıcık haşır neşir olan herkesin örnek alabileceği bir metin çıkmış ortaya.
Bir kitap için eleştiri yazısı yazarken en az başvurduğum yöntem, kitaptan alıntılar yapmaktır. Ancak kısa ve sade cümlelerle yazılmış kısa bir roman başka nasıl anlatılır bu kez; ben de bilemiyorum. Örneğin, roman içinde yer alan ve hikâyenin akışını hiçbir şekilde değiştirmeyecek, yani olsa da olur olmasa da olur, şu paragrafa bir bakın:
“Babamın gömleklerini aylarca çekmecelerden birinde tuttum. O süre içinde birçok şey oldu. O süre içinde Claudia gitti, ben de bu kitabı yazmaya başladım. Şimdi o gömleklere bakıyorum, onları yatağın üzerine yayıyorum. İçlerinden biri özellikle hoşuma gidiyor, petrol mavisi renkli. Biraz önce denedim, kesinlikle bana küçük geliyor. Aynada kendime bakıyorum ve babaların kıyafetlerinin bize her zaman büyük gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama ona ihtiyacım olduğunu da düşünüyorum; bazen babamızın kıyafetlerini giymeye ve uzun uzun aynaya bakmaya ihtiyacımız olur.”
Şimdi bu paragraf üzerine insan dakikalarca düşünmez mi?
Sabırsız okur için
Dediğim gibi 146 sayfada bitecek bir kitap değil. Kelimeleri harcamadan, laf kalabalığıyla okuru sıkmadan, temposunu bir an bile düşürmeden küçücük görünen dev bir hikâye anlatmış Zambra.
Kitap okumaktan hoşlanmayan gençlerden ve erkeklerden sıkça duyduğum bir eleştiri var: “Çok detaylı anlatıyor. İhlamur ağacı demesi yeterli; ben gözümde canlandırabilirim. Yazar neredeyse oturup tek tek yaprakları saymış ve hepsini anlatmaya kalkmış!” Hepimizin teknoloji sayesinde her şeye hızla ulaştığı bir çağda, üstelik hayatımızda 1200 sayfalık bir romanı üç saate indiren sinema varken okumak, gerçekten sadece sabırlı insanların işi haline gelmiş durumda.
Geçen ay Türkçe’ye çevrilen ‘Eğlence Başlasın’ adlı romanını bu sayfalara taşıdığım İtalyan yazar Niccolo Ammaniti de tıpkı Zambra gibi ‘bugünün’ yazarıydı. Az sayfada çok şey anlatabiliyordu. İşte belki de bu tarz yüzünden özellikle yazar adaylarının üzerinde durması gereken iki isim Ammaniti ve Zambra. Ve elbette zamane gençlerinin…
Peki, ‘Eve Dönmenin Yolları’ romanında ne anlatıyor Alejandro Zambra? Augusto Pinochet’nin 1973’te başlayan ve 17 yıl süren diktatörlüğünde büyüyen bir çocuğun 1980’lerden günümüze uzanan anılarını…
Anılar, ebeveynler ve Şili
Kimi zaman bir anlatıcı olarak kimi zaman da kendisi olarak okura birbirine geçmiş bir hikâye anlatıyor. 1985’te yaşanan büyük Şili depreminden sonra tanışan, biri 9 diğeri 12 yaşında iki çocuğun yolları yıllar sonra yeniden kesişir. Babası Pinochet aleyhine casusluk yapan bir kız çocuğuyla, apolitik orta sınıf bir aileden gelen erkek çocuk. Artık iki yetişkin olan roman kahramanları, ailelerine ve kendilerine ait sırları paylaşırken biz de 1980’lerdeki Şili’yi yakından tanıma imkanı buluyoruz.
1975 doğumlu Şilili yazar, kendi hayatından çokça izler taşıyan bir romana imza atmış. “İlk cümlelerimi Pinochet’nin diktatörlük zamanında kurdum, ilk kitabımı yine aynı zamanda okudum” diyor Alejandro Zambra bir röportajında ve ekliyor: “Bu kitap anılar, ebeveynler ve Şili hakkında. 80’ler ve elbette diktatörlük, mahremiyet ve bir yazarın yazma süreci hakkında. Kuşku yok ki önceki kitaplarımdan çok daha kişisel.”
98 sayfalık ilk romanı ‘Bonzai’ de Notos Kitap’tan çıkan şair-yazar Alejandro Zambra ile tanışmak için çok geç kalmamanızı öneririm. Çünkü, farklı bir üslupla Latin Amerika ruhunu birleştiren Zambra’nın adını bundan sonra çok sık duyacağımız kesin.
Kitaptan…
“Bir keresinde kayboldum. Altı ya da yedi yaşındaydım. Aklım başka yere gitmişti, birden annemle babamı kaybettim. Korktum ama sonra yolumu buldum ve eve onlardan önce vardım – ümitsizlik içinde beni arıyorlardı. Ama bence o akşamüstü asıl onlar kaybolmuştu. Çünkü ben eve dönmeyi biliyordum ama onlar bilmiyordu.”
“Kendimi, anlattığım hikâyeye çok yakın hissediyorum. Bazı anıları istismar ettim, hafızamı yağmaladım ve ayrıca bir taraftan da uydurma işini abarttım. Yine başa döndüm, tıpkı çaresizce ekrana bakan bir yazarın karikatürü gibiyim.”
“Benim hikâyem değildi. Pek bilmiyordum, ama en azından şunu biliyordum: Kimse kimsenin adına konuşamaz. Çünkü her ne kadar bir yabancının hikâyesini anlatmak istesek de eninde sonunda hep kendi hikâyemizi anlatırız.”
“Ebeveynler çocuklarını terk eder. Çocuklar ebeveynlerini terk eder. Ebeveynler korur ya da yüzüstü bırakır ama hep yüzüstü bırakır. Çocuklar kalır ya da gider ama hep gider.”
Mehmet Fırat Pürselim, Yeşil Gazete, 31 Ağustos 2013 Alejandro Zambra, 1975 doğumlu Şilili bir yazar. Eve Dönmenin Yolları’nda, doğumundan iki yıl önce gerçekleşen Pinochet askeri darbesi sonrasını bir çocuğun gözünden anlatmış. Ben doğumumdan dört yıl önce olan muhtırayı ya da beş yıl sonra darbeyi nasıl anlatırdım? Acaba Latin Amerika edebiyatını her iki coğrafya da darbelerle …
Necmi Sönmez, Radikal Kitap, 22 Mayıs 2015 Sais Çırakları, Novalis’in “doğanın üstadı” olarak selamladığı insanın en gizli kalmış yönü olan “düş dünyasını” tetikliyor. Erken dönem Alman romantik felsefesi içinde değerlendirilen Novalis’in (Fredrich von Hardenberg) bitirememesine rağmen en önemli çalışmaları arasında yer alan Sais Çırakları Mehmet Barış Albayrak’ın başarılı çevirisiyle dilimize kazandırıldı. Bu küçük kitabı sıradışı …
Yılmaz Şener, Kitapsever, sayı 36, 14 Kasım 2019 Çek yazar Bohumil Hrabal’ın en önemli eserlerinden biri olan Gürültülü Yalnızlık, başından itibaren kendi dışına çıkan, sürekli başka yerlere dokunan kısa bir otobiyografik roman. Bilge ve berduş bir adamın kitaplarla ve geçmişle yaşadığı trajik ama bir o kadar da komik bir hikâye. “Gerçek düşünceler dışarıdan gelir, sefertasıyla işe götürdüğünüz …
Özlem Akıncı, Notos, Sayı 40, Haziran-Temmuz 2013 Zambra ilk romanı Bonzai ile çevrildiği pek çok dilde eleştirmenlerin ve okurların ilgisini çekti. İkinci romanı The Private Life of Trees henüz Türkçeye çevrilmeden, son kitabı Eve Dönmenin Yolları da Notos Kitap’tan çıktı. Henüz öncekini okumamış olsak da, Şilili yazarın romanlarında beğenimizi kazanan neydi? İlk kitap Bonzai’nin giriş …
Sırlar arasında eve dönüş
Özlem Akalan, Akşam, 17 Mayıs 2013
‘Eve Dönmenin Yolları’, 38 yaşındaki Şilili yazar Alejandro Zambra’nın üçüncü romanı. Latin Amerika ruhunu yansıtan şiirsel ama bir o kadar da sade bir tarzı olan Zambra, 80’lere, Pinochet’nin diktatörlük günlerine götürüyor okurunu.
Bir öyküsever olduğumu iddia edemem. Tam ben hikâyenin gücüne kendimi kaptırmış, kahramanlardan biriyle duygusal yakınlık kurmaya başlamışken hikâye hiç beklenmedik bir anda bitiveriyor ya… Okuma zevkimin yarım kaldığını düşünüyorum hep. Bu yarım kalmışlık hissi yüzünden ve belki de bir romanın kahramanlarını sevmem için herkesten fazla vakte ihtiyacım olduğundan, kitap ne kadar kalınsa beni o kadar cezbediyor. Kitapçı raflarından bir roman seçerken 200 sayfanın altındakileri hiç düşünmeden es geçerim. Alejandro Zambra’nın romanı ‘Eve Dönmenin Yolları’ ‘sadece’ 146 sayfa. Elbette, yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü kitabın kapağını çekinerek açıyorum. Ama daha ilk cümleler yetiyor, 146 sayfalık bu romanın 146 sayfada bitmeyeceğini anlamama.
Şili depreminden Pinochet diktasına, ilk aşktan tesadüflere, bir çocuğun anne babasına ait ilk anılarından bir yazarın hikâye oluşturma sürecine, apolitik insanlardan rejimin kurban ettiklerine; her şeyi, üstelik hiçbirinin üzerinde çok fazla durmadan o kadar ‘temiz’ anlatmış ki Zambra; kıskanmamak elde değil! Yazı-çiziyle azıcık haşır neşir olan herkesin örnek alabileceği bir metin çıkmış ortaya.
Bir kitap için eleştiri yazısı yazarken en az başvurduğum yöntem, kitaptan alıntılar yapmaktır. Ancak kısa ve sade cümlelerle yazılmış kısa bir roman başka nasıl anlatılır bu kez; ben de bilemiyorum. Örneğin, roman içinde yer alan ve hikâyenin akışını hiçbir şekilde değiştirmeyecek, yani olsa da olur olmasa da olur, şu paragrafa bir bakın:
“Babamın gömleklerini aylarca çekmecelerden birinde tuttum. O süre içinde birçok şey oldu. O süre içinde Claudia gitti, ben de bu kitabı yazmaya başladım. Şimdi o gömleklere bakıyorum, onları yatağın üzerine yayıyorum. İçlerinden biri özellikle hoşuma gidiyor, petrol mavisi renkli. Biraz önce denedim, kesinlikle bana küçük geliyor. Aynada kendime bakıyorum ve babaların kıyafetlerinin bize her zaman büyük gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama ona ihtiyacım olduğunu da düşünüyorum; bazen babamızın kıyafetlerini giymeye ve uzun uzun aynaya bakmaya ihtiyacımız olur.”
Şimdi bu paragraf üzerine insan dakikalarca düşünmez mi?
Sabırsız okur için
Dediğim gibi 146 sayfada bitecek bir kitap değil. Kelimeleri harcamadan, laf kalabalığıyla okuru sıkmadan, temposunu bir an bile düşürmeden küçücük görünen dev bir hikâye anlatmış Zambra.
Kitap okumaktan hoşlanmayan gençlerden ve erkeklerden sıkça duyduğum bir eleştiri var: “Çok detaylı anlatıyor. İhlamur ağacı demesi yeterli; ben gözümde canlandırabilirim. Yazar neredeyse oturup tek tek yaprakları saymış ve hepsini anlatmaya kalkmış!” Hepimizin teknoloji sayesinde her şeye hızla ulaştığı bir çağda, üstelik hayatımızda 1200 sayfalık bir romanı üç saate indiren sinema varken okumak, gerçekten sadece sabırlı insanların işi haline gelmiş durumda.
Geçen ay Türkçe’ye çevrilen ‘Eğlence Başlasın’ adlı romanını bu sayfalara taşıdığım İtalyan yazar Niccolo Ammaniti de tıpkı Zambra gibi ‘bugünün’ yazarıydı. Az sayfada çok şey anlatabiliyordu. İşte belki de bu tarz yüzünden özellikle yazar adaylarının üzerinde durması gereken iki isim Ammaniti ve Zambra. Ve elbette zamane gençlerinin…
Peki, ‘Eve Dönmenin Yolları’ romanında ne anlatıyor Alejandro Zambra? Augusto Pinochet’nin 1973’te başlayan ve 17 yıl süren diktatörlüğünde büyüyen bir çocuğun 1980’lerden günümüze uzanan anılarını…
Anılar, ebeveynler ve Şili
Kimi zaman bir anlatıcı olarak kimi zaman da kendisi olarak okura birbirine geçmiş bir hikâye anlatıyor. 1985’te yaşanan büyük Şili depreminden sonra tanışan, biri 9 diğeri 12 yaşında iki çocuğun yolları yıllar sonra yeniden kesişir. Babası Pinochet aleyhine casusluk yapan bir kız çocuğuyla, apolitik orta sınıf bir aileden gelen erkek çocuk. Artık iki yetişkin olan roman kahramanları, ailelerine ve kendilerine ait sırları paylaşırken biz de 1980’lerdeki Şili’yi yakından tanıma imkanı buluyoruz.
1975 doğumlu Şilili yazar, kendi hayatından çokça izler taşıyan bir romana imza atmış. “İlk cümlelerimi Pinochet’nin diktatörlük zamanında kurdum, ilk kitabımı yine aynı zamanda okudum” diyor Alejandro Zambra bir röportajında ve ekliyor: “Bu kitap anılar, ebeveynler ve Şili hakkında. 80’ler ve elbette diktatörlük, mahremiyet ve bir yazarın yazma süreci hakkında. Kuşku yok ki önceki kitaplarımdan çok daha kişisel.”
98 sayfalık ilk romanı ‘Bonzai’ de Notos Kitap’tan çıkan şair-yazar Alejandro Zambra ile tanışmak için çok geç kalmamanızı öneririm. Çünkü, farklı bir üslupla Latin Amerika ruhunu birleştiren Zambra’nın adını bundan sonra çok sık duyacağımız kesin.
Kitaptan…
“Bir keresinde kayboldum. Altı ya da yedi yaşındaydım. Aklım başka yere gitmişti, birden annemle babamı kaybettim. Korktum ama sonra yolumu buldum ve eve onlardan önce vardım – ümitsizlik içinde beni arıyorlardı. Ama bence o akşamüstü asıl onlar kaybolmuştu. Çünkü ben eve dönmeyi biliyordum ama onlar bilmiyordu.”
“Kendimi, anlattığım hikâyeye çok yakın hissediyorum. Bazı anıları istismar ettim, hafızamı yağmaladım ve ayrıca bir taraftan da uydurma işini abarttım. Yine başa döndüm, tıpkı çaresizce ekrana bakan bir yazarın karikatürü gibiyim.”
“Benim hikâyem değildi. Pek bilmiyordum, ama en azından şunu biliyordum: Kimse kimsenin adına konuşamaz. Çünkü her ne kadar bir yabancının hikâyesini anlatmak istesek de eninde sonunda hep kendi hikâyemizi anlatırız.”
“Ebeveynler çocuklarını terk eder. Çocuklar ebeveynlerini terk eder. Ebeveynler korur ya da yüzüstü bırakır ama hep yüzüstü bırakır. Çocuklar kalır ya da gider ama hep gider.”
İlgili Yazılar
Dostum Alejandro ile konuştuk biraz…
Mehmet Fırat Pürselim, Yeşil Gazete, 31 Ağustos 2013 Alejandro Zambra, 1975 doğumlu Şilili bir yazar. Eve Dönmenin Yolları’nda, doğumundan iki yıl önce gerçekleşen Pinochet askeri darbesi sonrasını bir çocuğun gözünden anlatmış. Ben doğumumdan dört yıl önce olan muhtırayı ya da beş yıl sonra darbeyi nasıl anlatırdım? Acaba Latin Amerika edebiyatını her iki coğrafya da darbelerle …
Şifreli bir yazarın imgeleri
Necmi Sönmez, Radikal Kitap, 22 Mayıs 2015 Sais Çırakları, Novalis’in “doğanın üstadı” olarak selamladığı insanın en gizli kalmış yönü olan “düş dünyasını” tetikliyor. Erken dönem Alman romantik felsefesi içinde değerlendirilen Novalis’in (Fredrich von Hardenberg) bitirememesine rağmen en önemli çalışmaları arasında yer alan Sais Çırakları Mehmet Barış Albayrak’ın başarılı çevirisiyle dilimize kazandırıldı. Bu küçük kitabı sıradışı …
Kendi Dışına Çıkan Bir Kitap
Yılmaz Şener, Kitapsever, sayı 36, 14 Kasım 2019 Çek yazar Bohumil Hrabal’ın en önemli eserlerinden biri olan Gürültülü Yalnızlık, başından itibaren kendi dışına çıkan, sürekli başka yerlere dokunan kısa bir otobiyografik roman. Bilge ve berduş bir adamın kitaplarla ve geçmişle yaşadığı trajik ama bir o kadar da komik bir hikâye. “Gerçek düşünceler dışarıdan gelir, sefertasıyla işe götürdüğünüz …
Aileler ölürken, çocuklar peçeteden uçak yapar
Özlem Akıncı, Notos, Sayı 40, Haziran-Temmuz 2013 Zambra ilk romanı Bonzai ile çevrildiği pek çok dilde eleştirmenlerin ve okurların ilgisini çekti. İkinci romanı The Private Life of Trees henüz Türkçeye çevrilmeden, son kitabı Eve Dönmenin Yolları da Notos Kitap’tan çıktı. Henüz öncekini okumamış olsak da, Şilili yazarın romanlarında beğenimizi kazanan neydi? İlk kitap Bonzai’nin giriş …