2014’te ilk öykü kitabı Ağaçlar Yanıyor’la edebiyat dünyasında kendisine özel bir yer bulan Özlem Akıncı, Deniz Bize İyi Gelecek adlı ikinci kitabıyla Türkçe öyküde farklı bir soluk olma yolunda ilerliyor. Kitapta birbirinden bağımsız konulardan oluşan on iki öykünün tutunduğu ortak duygu, âdeta durgun bir denizin derinliklerinde devinen bir dip akıntısı: Cesaret, Özlem Akıncı’nın öykülerinde insanın diğer insanlara sergilediği davranışı niteleyici anlamından çıkıp kahramanların içsel yolculuklarına, yaşam yolculuğunda yapacağı seçimlere, en çok da yalnızlık gerçeği karşısında kendisini tanımaya dönüşüyor. Neredeyse bütün öykülerde kadın olan baş kahramanların iç dünyasında cesaretle sınanması, kitaba hakim bu duygunun altını bir kez daha çiziyor.
Deniz Bize İyi Gelecek, adını “Yakınlık” öyküsünde hasta yatağında bilinci kapalı yatan anneye kızının söz ettiği “suyun iyileştirici gücü”nden alıyor. Okur kitabı okurken “Yakınlık”taki gizem atmosferinin bütün kitaba yayılmış olduğunu hemen fark ediyor. Öykülerden bir diğeri “Senin Gözün”de, ihtiyaç duyduğu, o bilmediği yerlerden birine kendini savuran kahraman, başının çaresine bakması gerektiğinde “tehlikeyi sezmek, risk almak, güven duymak, yabancı bir yerde iyi niyetle ilk temas” gibi anlarda cesaretle tanışıyor. “Otel”de modern ilişkilerin “birlikte ama yalnız” anaforundan sıyrılmak isterken “alışkanlık”la yapılacak gönülsüz pazarlık, kahramana cesaretin her çağrısında peşinden gidilecek bir rehber olmayabileceğini öğretiyor. “Bir Tomris Vardı”daysa kahraman, kendisine benlik inşasının esasında ömür boyu sürdüğünü öğreten Tomris’in ölümünün ardından, kimsesizlik korkusundan bir cesaretle sıyrılıp yaşamına ve gönül ilişkisine farklı açılardan bakmanın tadını almaya başlıyor.
Kahramanları izbe bir köşede bekleyen cesaret her defasında farklı bir surette beliriyor: çevresindeki herkese yabancılaşma eşiğindeyken tanıdık bir şeyleri aramak, insan seslerinden bucak bucak kaçarken sevme sevilme ihtiyacı pahasına feda edilen sınırlar, yabancı bir yerde tekinsizlikle karşılaşıldığında düşülen “ya şans ya tehlike” ikilemi, gizemin doğurduğu merak ile mahrem sırların düellosu, talihsiz darbeler alıp havlu atmayarak hayata karşı dik durmak, “cesur olmayan kadınlar”dan sayılmamak için doğanın karanlık deliklerinde kendini kanıtlamak, kimsesizlik korkusunun içindeki derin yalnızlığı büyüttüğünü bile bile bütün yollarını ruhuna acı veren insanlara bağlamak, alışkanlığın sadakatine karşı ilk kıvılcım, aile ve kariyer arasında yapılan seçimlerin sonuçlarıyla yüzleşmemek için çırpınmak…
Yazar, gözlemleriyle elde ettiği ayrıntıları öykülerine öyle bir işliyor ki zarif bir erkek elini, tenha, köhne bir metro istasyonunu, bir mahalleyi, hatta bir çocuğun ufaklığını okurken insanın zihin arşivinden birebir karşılıkları çıkıveriyor; aynı zarif eli, istasyonu, mahalleyi aynı anda görebiliyor, anlattığı çocuğun yaşına geri dönüp o çağın penceresinden gördüğü dünyaya ait her şeyin aynı iriliğine şaşırabiliyorsunuz.
Duruluklarını âdeta şiar edinmiş öykülerin her biri, son satırlara geldiğinde okura –çarpıcı sonlar yaratmadan, bir bebeği uyutur gibi– okuduklarını demlendirme çağrısı yapıyor. Özlem Akıncı öykü bitimlerine dinginlik tohumları ekerek, bir çırpıda okunabilen canlılıkta ancak hap gibi yutup geçilemeyecek derinlikli öykülerle baş başa bırakıyor bizleri, nitelikli öyküye taze kan getiriyor.
Banu Yıldıran Genç, Agos, 10 Şubat 2020 Çiyil Kurtuluş uzun süredir öykülerini takip ettiğim bir yazar. Öykülerinde tanık olduğum yaşamlardan kesitler görmek ve bu kesitlerin detaylı ve incelikli anlatımı dikkatimi çekmişti diyebilirim. Bu ayın başında ikinci öykü kitabı Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı, Notos Kitap tarafından yayımlandı. Kitapta yirmi altı öykü yer alıyor, uzun yazmayan, sözcükleri ekonomik kullanan …
Murat Darılmaz, K24, Nisan 2021 “Çağatay Yılmaz acele etmeden, yavaş yavaş anlatıyor, sahneleri zihnimize yerleştiriyor. Öykülerindeki ‘ölçülülük’ bir meslek hastalığı diyebiliriz. Her bir cümle tartılarak oluşturulmuş; ne bir eksik ne bir fazla. Doğa odaklı öyküleri merkezinde insan ilişkilerinin yer aldığı öykülerine göre bir tık daha yukarıda duruyor kanımca. Derdi olan öyküler anlatması, bunu yaparken de …
Özlem Akıncı, Notos, Sayı 40, Haziran-Temmuz 2013 Zambra ilk romanı Bonzai ile çevrildiği pek çok dilde eleştirmenlerin ve okurların ilgisini çekti. İkinci romanı The Private Life of Trees henüz Türkçeye çevrilmeden, son kitabı Eve Dönmenin Yolları da Notos Kitap’tan çıktı. Henüz öncekini okumamış olsak da, Şilili yazarın romanlarında beğenimizi kazanan neydi? İlk kitap Bonzai’nin giriş …
Deniz Mahabad, Edebiyathaber, 7 Mayıs 2021 2020’nin Ağustos ayında raflarda yerini alan “Akıp Giden Günlerimiz”, Özcan Yılmaz’ın ilk öykü kitabı. Notos Yayınları tarafından okurlara sunulan kitap, sekiz öyküden oluşuyor. Uzunluğu kısa öykü ile novella (uzun öykü) arasında değişen öyküler, sadeliğin sınırlarını zorluyor. Boşluklarının farkına varan, yaşamlarının her karesinde dış dünyayla mesafeli olmayı yeğleyen karakterler; geleceği, …
Aynaya Baktığımızda Ne Görmüyoruz?
Duygu Şentuna, Oggito, 20 Eylül 2018
2014’te ilk öykü kitabı Ağaçlar Yanıyor’la edebiyat dünyasında kendisine özel bir yer bulan Özlem Akıncı, Deniz Bize İyi Gelecek adlı ikinci kitabıyla Türkçe öyküde farklı bir soluk olma yolunda ilerliyor. Kitapta birbirinden bağımsız konulardan oluşan on iki öykünün tutunduğu ortak duygu, âdeta durgun bir denizin derinliklerinde devinen bir dip akıntısı: Cesaret, Özlem Akıncı’nın öykülerinde insanın diğer insanlara sergilediği davranışı niteleyici anlamından çıkıp kahramanların içsel yolculuklarına, yaşam yolculuğunda yapacağı seçimlere, en çok da yalnızlık gerçeği karşısında kendisini tanımaya dönüşüyor. Neredeyse bütün öykülerde kadın olan baş kahramanların iç dünyasında cesaretle sınanması, kitaba hakim bu duygunun altını bir kez daha çiziyor.
Deniz Bize İyi Gelecek, adını “Yakınlık” öyküsünde hasta yatağında bilinci kapalı yatan anneye kızının söz ettiği “suyun iyileştirici gücü”nden alıyor. Okur kitabı okurken “Yakınlık”taki gizem atmosferinin bütün kitaba yayılmış olduğunu hemen fark ediyor. Öykülerden bir diğeri “Senin Gözün”de, ihtiyaç duyduğu, o bilmediği yerlerden birine kendini savuran kahraman, başının çaresine bakması gerektiğinde “tehlikeyi sezmek, risk almak, güven duymak, yabancı bir yerde iyi niyetle ilk temas” gibi anlarda cesaretle tanışıyor. “Otel”de modern ilişkilerin “birlikte ama yalnız” anaforundan sıyrılmak isterken “alışkanlık”la yapılacak gönülsüz pazarlık, kahramana cesaretin her çağrısında peşinden gidilecek bir rehber olmayabileceğini öğretiyor. “Bir Tomris Vardı”daysa kahraman, kendisine benlik inşasının esasında ömür boyu sürdüğünü öğreten Tomris’in ölümünün ardından, kimsesizlik korkusundan bir cesaretle sıyrılıp yaşamına ve gönül ilişkisine farklı açılardan bakmanın tadını almaya başlıyor.
Kahramanları izbe bir köşede bekleyen cesaret her defasında farklı bir surette beliriyor: çevresindeki herkese yabancılaşma eşiğindeyken tanıdık bir şeyleri aramak, insan seslerinden bucak bucak kaçarken sevme sevilme ihtiyacı pahasına feda edilen sınırlar, yabancı bir yerde tekinsizlikle karşılaşıldığında düşülen “ya şans ya tehlike” ikilemi, gizemin doğurduğu merak ile mahrem sırların düellosu, talihsiz darbeler alıp havlu atmayarak hayata karşı dik durmak, “cesur olmayan kadınlar”dan sayılmamak için doğanın karanlık deliklerinde kendini kanıtlamak, kimsesizlik korkusunun içindeki derin yalnızlığı büyüttüğünü bile bile bütün yollarını ruhuna acı veren insanlara bağlamak, alışkanlığın sadakatine karşı ilk kıvılcım, aile ve kariyer arasında yapılan seçimlerin sonuçlarıyla yüzleşmemek için çırpınmak…
Yazar, gözlemleriyle elde ettiği ayrıntıları öykülerine öyle bir işliyor ki zarif bir erkek elini, tenha, köhne bir metro istasyonunu, bir mahalleyi, hatta bir çocuğun ufaklığını okurken insanın zihin arşivinden birebir karşılıkları çıkıveriyor; aynı zarif eli, istasyonu, mahalleyi aynı anda görebiliyor, anlattığı çocuğun yaşına geri dönüp o çağın penceresinden gördüğü dünyaya ait her şeyin aynı iriliğine şaşırabiliyorsunuz.
Duruluklarını âdeta şiar edinmiş öykülerin her biri, son satırlara geldiğinde okura –çarpıcı sonlar yaratmadan, bir bebeği uyutur gibi– okuduklarını demlendirme çağrısı yapıyor. Özlem Akıncı öykü bitimlerine dinginlik tohumları ekerek, bir çırpıda okunabilen canlılıkta ancak hap gibi yutup geçilemeyecek derinlikli öykülerle baş başa bırakıyor bizleri, nitelikli öyküye taze kan getiriyor.
İlgili Yazılar
Yalnızlık Ömür Boyu
Banu Yıldıran Genç, Agos, 10 Şubat 2020 Çiyil Kurtuluş uzun süredir öykülerini takip ettiğim bir yazar. Öykülerinde tanık olduğum yaşamlardan kesitler görmek ve bu kesitlerin detaylı ve incelikli anlatımı dikkatimi çekmişti diyebilirim. Bu ayın başında ikinci öykü kitabı Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı, Notos Kitap tarafından yayımlandı. Kitapta yirmi altı öykü yer alıyor, uzun yazmayan, sözcükleri ekonomik kullanan …
Bizi Buraya Getiren Şeyler
Murat Darılmaz, K24, Nisan 2021 “Çağatay Yılmaz acele etmeden, yavaş yavaş anlatıyor, sahneleri zihnimize yerleştiriyor. Öykülerindeki ‘ölçülülük’ bir meslek hastalığı diyebiliriz. Her bir cümle tartılarak oluşturulmuş; ne bir eksik ne bir fazla. Doğa odaklı öyküleri merkezinde insan ilişkilerinin yer aldığı öykülerine göre bir tık daha yukarıda duruyor kanımca. Derdi olan öyküler anlatması, bunu yaparken de …
Aileler ölürken, çocuklar peçeteden uçak yapar
Özlem Akıncı, Notos, Sayı 40, Haziran-Temmuz 2013 Zambra ilk romanı Bonzai ile çevrildiği pek çok dilde eleştirmenlerin ve okurların ilgisini çekti. İkinci romanı The Private Life of Trees henüz Türkçeye çevrilmeden, son kitabı Eve Dönmenin Yolları da Notos Kitap’tan çıktı. Henüz öncekini okumamış olsak da, Şilili yazarın romanlarında beğenimizi kazanan neydi? İlk kitap Bonzai’nin giriş …
“Akıp Giden Günlerimiz”de arayışın öyküleri
Deniz Mahabad, Edebiyathaber, 7 Mayıs 2021 2020’nin Ağustos ayında raflarda yerini alan “Akıp Giden Günlerimiz”, Özcan Yılmaz’ın ilk öykü kitabı. Notos Yayınları tarafından okurlara sunulan kitap, sekiz öyküden oluşuyor. Uzunluğu kısa öykü ile novella (uzun öykü) arasında değişen öyküler, sadeliğin sınırlarını zorluyor. Boşluklarının farkına varan, yaşamlarının her karesinde dış dünyayla mesafeli olmayı yeğleyen karakterler; geleceği, …