Paulina Flores, 1988’de Santiago’da doğdu. Şili Üniversite’sinde edebiyat öğrenimi gördü. Garsonluk, kütüphanecilik, öğretmenlik gibi çeşitli mesleklerle uğraştı. Luis Lopez-Aliaga ve Alejandro Zambra’nın edebiyat atölyelerine katıldı. İspanyolcadan Zeynep Çelikel’in nitelikli çevirisiyle dilimize kazandırılan “Ne Rezalet” öykü kitabı 2015’te Şili Sanat Eleştirmenleri Camiası Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Flores, bu kitabıyla yılın en iyi yazarı seçildi. Kitapta dokuz öykü var. “Doksanların Şili’sinden sosyal medya çağına uzanan bu dokuz öykü travmatik anılar, beklenmedik utançlar ve kabullenilmiş mutluluklarla örülü. İşsizlik ve geçim sıkıntıları, sıradanlık bunalımları, anne baba kompleksleri, tavsayan arkadaşlıklar, ters giden yakınlaşmalar… ”
Yazarın çocukluğundan izler taşıyan, kitaba da adını veren ilk öykü “Ne Rezalet”e bakalım. Yıl 1996. Öykünün başkahramanı kız kardeşlerden biri dokuz yaşında, Simona, daha dışa dönük; öbürü altı yaşında, Pia, ağırbaşlı. Babaları ise yirmi dokuz yaşında ve uzun zamandır işsiz. Anneleri çalışıyor. Yaz tatilinin başından itibaren kızları bırakacak kimse olmadığı için, iş görüşmelerine birlikte gitmeye başlarlar. Babaya göre çocuklarla iş başvurusuna giderse merhamet gösterilip işe alınabilir, bu yüzden kızların yalancıktan üzgün görünmelerini ister. Kız kardeşlerin ikisi de çocuk ancak abla Simona farklı. Babası için iş başvurularını inceliyor, uygun olanları kesip biriktiriyor. Ajansa iş başvurusuna giderken kardeşi yorulup da babası onu kucağına alıp taşıdığında gücenikliğini belli etmemek zorunda, yeri geldiğinde ona bakmak zorunda. Bütün ümidi babasının işe alınması, işe alınırsa yenilgilerinin karşılığını alacak, başarılı olabilecekler. Babası eski haline dönebilecek. Simona, anne babasının kavgalarına şahit olur, ayrılmalarından korkar, olup biteni anlamaya çalışır. Zaten daha önceleri babasının işi ve annesinin mükemmel ebeveyn olma endişeleri birlikte vakit geçirmelerine hep engel olmuştur. Anne, çocuklar konusunda daha iyidir ve adamın gönülsüzlüğünü yüzüne vurur. Adamın yaptığı tek şey kızlarla şakalaşıp gülmektir. “Onlarla birlikteyken tek yaptığı oyun arkadaşlarıymış gibi rol yapmaktı – ara sıra parkta karşılaştıkları ve harika zaman geçirdikleri ama ertesi gün görüp görmeyeceklerini bilmedikleri bir oyun arkadaşı.” İşten ayrıldıktan sonra daha depresif ve yalnız görünmektedir baba ancak yakışıklıdır ve oyunculuk yeteneği üst düzeydedir. Simona’nın bulduğu oyuncu seçmeleri ilanına başvurmak ve işi almak tek çıkış yolu gibi görünmektedir. Kararsızlık içinde tuhaf binaya girerler.
Yazarın Oggito’da yayımlanan söyleşisinde belirttiği gibi sembolik açıdan işsiz baba Şili’nin geçmişini, geçmişini kabullenmeyle ilgili sorunları olduğunu ve buna yönelik hayal kırıklığını temsil ediyor. Asya kriziyle çöken neoliberal Şili’nin izleri var derin yapıda. Simona özelinde büyümeyle gelen bilgi, ebeveynleri hata yapabilir görmek, çocuk bakış açısıyla olup bitenden nasıl etkilendiği meselelerine bakıyoruz. Dokuz yaşında bir kız çocuğunun zihnini nasıl çalıştığını anlamaya çalışıyoruz. Benzerlerini yaşadığımız için tanıdık geliyor. Merkezde babayla ve başkahramanın hatırladıkları aracılığıyla anneyle olan ilişkilerine bakıyoruz. Olay örgüsünü kuşatıp ona yazınsal kimlik kazandıran, metni öykü yapan şey birlikte iş başvurusuna gitmeleri, geçmişe dair izler ve sonunda hep birlikte yaşadıkları hayal kırıklığı, utanç duygusunun anlatılma biçimi. Bir yandan iş ararken küçük düşme, öte yandan erken büyümek zorunda kalma hikâyesi. Mahcubiyet rahatsız edici, ancak özellikle babayı güçlü kılan bir yanı da var. Çok genç yaşta baba olmuş, hazırlıksızca, istemeden. Hayallerinden vazgeçip kendini haftanın altı günü tüketen işine vermiş. Artık maddi olarak ailesine hiçbir katkısı olmadığı için işe yaramaz ve dışlanmış hissediyor. Ruhunun nasıl ele geçirildiğinin tarifi bu aslında. Psikolojik, duygusal ve bedensel yatırımının merkezi olan işi elden gidince düştüğü hallere bakıyoruz. Artık bedenlerimiz ve ruhumuz işle özdeşleşmiş. İşin benliğimizin kuruluşunda hayati bir unsura dönüştüğü yıllara gelmişiz.
Her şey öykünün konusu olabilir. Konu öykünün sınırları içinde biçimlenir. Flores, ilk öyküden itibaren bu bildik meseleleri anlatma biçimiyle okuru derinden etkiliyor, sarsıyor ve düşündürüyor. Atölye hocası Alejandro Zambra’nın kitap hakkındaki değerlendirmesiyle bitirelim: “Paulina Flores karakterlerine kenardan eşlik ediyor, onları binbir açıdan mercek altına alıyor. Ama onları tüketmiyor, sınıflandırmalara sokmuyor, çünkü karakterlerinin ete kemiğe bürünmesini istiyor, buna ihtiyaç duyuyor. Ne Rezalet, uyuşmazlıkların gelgitli ritmine hayat veren, yenik düşmekten çok yenilgileri paylaşma arzusunun önem kazandığı muhteşem bir kitap.”
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
Hande Öğüt, Kaos GL, 19 Ocak 2012 Eserleri 1980’lerin ortalarında tanınan; ürkütücü, rahatsız edici, düzen karşıtı deneysel metinleri ve kamusal alanda sergilemekten zevk aldığı protez koleksiyonuyla kült bir yeraltı ikonu olan Mario Bellatin, yeni keşfettiğim müthiş bir yazar. İlk kitabı ‘Flores’ten (2004) başlayarak, ‘The Large Glass’ (2007) ‘Chinese Checkers’ (2007) ve 2010 Stonewall Honor Books in …
Yasemin Yılmaz Yüksek, Üretimhane, 26 Ekim 2020 Freud’un unheimlich sözcüğünü ödünç alarak konuşmak gerekirse, tekinsiz zamanlara bir yenisi daha eklendi. Son on yıl içerisinde yerinden yurdundan edilen binlerce insan evsiz bir yaşama geçerken, sınır tanımayan bir virüs evi, koruyan, kollayan, can veren kutsal bir mekâna dönüştürdü. Sıcak yuva romantizmini uzun yıllar önce kaybetmiş olan ev, yeniden birçok kişinin hikayesinin …
Ahmet Nezihi Turan, Gazete Duvar, 9 Eylül 2016 “Annem, diye düşünüyor Julián, sanki sağcı şarkılarmış gibi solcu şarkılar söylerdi. (…) Annem solcu şarkıları sağcı şarkılara dönüştüren bir mekanizmaydı.” Alejandro Zambra, Ağaçların Özel Hayatı, çev. Çiğdem Öztürk, Notos Kitap, 2015, 60-1. Duydum ki unutmamış gözlerimin rengini. Sıradan oysa, kahverengi, feri de gitmiş üstelik. Kızıyormuş bana, şimdi …
Özkan Ali Bozdemir, Cumhuriyet Kitap, 23 Eylül 2016 “Belgelerim”, Alejandro Zambra’nın sadelik ve içtenlikle örülü anlatı dünyasını keşfetmek ve yaratıcı yazının sonsuz olanaklarına şahit olmak isteyenler için eşsiz bir kitap. Umberto Eco, Yorum ve Aşırı Yorum’da (Çev. Kemal Atakay, Can Yayınları, 1996) yazarın niyeti ile okurun niyeti arasındaki belirsizliği netleştirmek için üçüncü bir fikir olarak …
Krizde çöken Şili’den izler: “Ne Rezalet”
Serkan Parlak, Edebiyathaber, 12 Mayıs 2020
Paulina Flores, 1988’de Santiago’da doğdu. Şili Üniversite’sinde edebiyat öğrenimi gördü. Garsonluk, kütüphanecilik, öğretmenlik gibi çeşitli mesleklerle uğraştı. Luis Lopez-Aliaga ve Alejandro Zambra’nın edebiyat atölyelerine katıldı. İspanyolcadan Zeynep Çelikel’in nitelikli çevirisiyle dilimize kazandırılan “Ne Rezalet” öykü kitabı 2015’te Şili Sanat Eleştirmenleri Camiası Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Flores, bu kitabıyla yılın en iyi yazarı seçildi. Kitapta dokuz öykü var. “Doksanların Şili’sinden sosyal medya çağına uzanan bu dokuz öykü travmatik anılar, beklenmedik utançlar ve kabullenilmiş mutluluklarla örülü. İşsizlik ve geçim sıkıntıları, sıradanlık bunalımları, anne baba kompleksleri, tavsayan arkadaşlıklar, ters giden yakınlaşmalar… ”
Yazarın çocukluğundan izler taşıyan, kitaba da adını veren ilk öykü “Ne Rezalet”e bakalım. Yıl 1996. Öykünün başkahramanı kız kardeşlerden biri dokuz yaşında, Simona, daha dışa dönük; öbürü altı yaşında, Pia, ağırbaşlı. Babaları ise yirmi dokuz yaşında ve uzun zamandır işsiz. Anneleri çalışıyor. Yaz tatilinin başından itibaren kızları bırakacak kimse olmadığı için, iş görüşmelerine birlikte gitmeye başlarlar. Babaya göre çocuklarla iş başvurusuna giderse merhamet gösterilip işe alınabilir, bu yüzden kızların yalancıktan üzgün görünmelerini ister. Kız kardeşlerin ikisi de çocuk ancak abla Simona farklı. Babası için iş başvurularını inceliyor, uygun olanları kesip biriktiriyor. Ajansa iş başvurusuna giderken kardeşi yorulup da babası onu kucağına alıp taşıdığında gücenikliğini belli etmemek zorunda, yeri geldiğinde ona bakmak zorunda. Bütün ümidi babasının işe alınması, işe alınırsa yenilgilerinin karşılığını alacak, başarılı olabilecekler. Babası eski haline dönebilecek. Simona, anne babasının kavgalarına şahit olur, ayrılmalarından korkar, olup biteni anlamaya çalışır. Zaten daha önceleri babasının işi ve annesinin mükemmel ebeveyn olma endişeleri birlikte vakit geçirmelerine hep engel olmuştur. Anne, çocuklar konusunda daha iyidir ve adamın gönülsüzlüğünü yüzüne vurur. Adamın yaptığı tek şey kızlarla şakalaşıp gülmektir. “Onlarla birlikteyken tek yaptığı oyun arkadaşlarıymış gibi rol yapmaktı – ara sıra parkta karşılaştıkları ve harika zaman geçirdikleri ama ertesi gün görüp görmeyeceklerini bilmedikleri bir oyun arkadaşı.” İşten ayrıldıktan sonra daha depresif ve yalnız görünmektedir baba ancak yakışıklıdır ve oyunculuk yeteneği üst düzeydedir. Simona’nın bulduğu oyuncu seçmeleri ilanına başvurmak ve işi almak tek çıkış yolu gibi görünmektedir. Kararsızlık içinde tuhaf binaya girerler.
Yazarın Oggito’da yayımlanan söyleşisinde belirttiği gibi sembolik açıdan işsiz baba Şili’nin geçmişini, geçmişini kabullenmeyle ilgili sorunları olduğunu ve buna yönelik hayal kırıklığını temsil ediyor. Asya kriziyle çöken neoliberal Şili’nin izleri var derin yapıda. Simona özelinde büyümeyle gelen bilgi, ebeveynleri hata yapabilir görmek, çocuk bakış açısıyla olup bitenden nasıl etkilendiği meselelerine bakıyoruz. Dokuz yaşında bir kız çocuğunun zihnini nasıl çalıştığını anlamaya çalışıyoruz. Benzerlerini yaşadığımız için tanıdık geliyor. Merkezde babayla ve başkahramanın hatırladıkları aracılığıyla anneyle olan ilişkilerine bakıyoruz. Olay örgüsünü kuşatıp ona yazınsal kimlik kazandıran, metni öykü yapan şey birlikte iş başvurusuna gitmeleri, geçmişe dair izler ve sonunda hep birlikte yaşadıkları hayal kırıklığı, utanç duygusunun anlatılma biçimi. Bir yandan iş ararken küçük düşme, öte yandan erken büyümek zorunda kalma hikâyesi. Mahcubiyet rahatsız edici, ancak özellikle babayı güçlü kılan bir yanı da var. Çok genç yaşta baba olmuş, hazırlıksızca, istemeden. Hayallerinden vazgeçip kendini haftanın altı günü tüketen işine vermiş. Artık maddi olarak ailesine hiçbir katkısı olmadığı için işe yaramaz ve dışlanmış hissediyor. Ruhunun nasıl ele geçirildiğinin tarifi bu aslında. Psikolojik, duygusal ve bedensel yatırımının merkezi olan işi elden gidince düştüğü hallere bakıyoruz. Artık bedenlerimiz ve ruhumuz işle özdeşleşmiş. İşin benliğimizin kuruluşunda hayati bir unsura dönüştüğü yıllara gelmişiz.
Her şey öykünün konusu olabilir. Konu öykünün sınırları içinde biçimlenir. Flores, ilk öyküden itibaren bu bildik meseleleri anlatma biçimiyle okuru derinden etkiliyor, sarsıyor ve düşündürüyor. Atölye hocası Alejandro Zambra’nın kitap hakkındaki değerlendirmesiyle bitirelim: “Paulina Flores karakterlerine kenardan eşlik ediyor, onları binbir açıdan mercek altına alıyor. Ama onları tüketmiyor, sınıflandırmalara sokmuyor, çünkü karakterlerinin ete kemiğe bürünmesini istiyor, buna ihtiyaç duyuyor. Ne Rezalet, uyuşmazlıkların gelgitli ritmine hayat veren, yenik düşmekten çok yenilgileri paylaşma arzusunun önem kazandığı muhteşem bir kitap.”
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
İlgili Yazılar
Seks, Günah, Hastalık, Ölüm
Hande Öğüt, Kaos GL, 19 Ocak 2012 Eserleri 1980’lerin ortalarında tanınan; ürkütücü, rahatsız edici, düzen karşıtı deneysel metinleri ve kamusal alanda sergilemekten zevk aldığı protez koleksiyonuyla kült bir yeraltı ikonu olan Mario Bellatin, yeni keşfettiğim müthiş bir yazar. İlk kitabı ‘Flores’ten (2004) başlayarak, ‘The Large Glass’ (2007) ‘Chinese Checkers’ (2007) ve 2010 Stonewall Honor Books in …
Bizi Buraya Getiren Şeyler: Bir Evsizlik Anlatısı
Yasemin Yılmaz Yüksek, Üretimhane, 26 Ekim 2020 Freud’un unheimlich sözcüğünü ödünç alarak konuşmak gerekirse, tekinsiz zamanlara bir yenisi daha eklendi. Son on yıl içerisinde yerinden yurdundan edilen binlerce insan evsiz bir yaşama geçerken, sınır tanımayan bir virüs evi, koruyan, kollayan, can veren kutsal bir mekâna dönüştürdü. Sıcak yuva romantizmini uzun yıllar önce kaybetmiş olan ev, yeniden birçok kişinin hikayesinin …
Sattı diyenden (de) şüphelenin (de) iyice kafayı yiyelim
Ahmet Nezihi Turan, Gazete Duvar, 9 Eylül 2016 “Annem, diye düşünüyor Julián, sanki sağcı şarkılarmış gibi solcu şarkılar söylerdi. (…) Annem solcu şarkıları sağcı şarkılara dönüştüren bir mekanizmaydı.” Alejandro Zambra, Ağaçların Özel Hayatı, çev. Çiğdem Öztürk, Notos Kitap, 2015, 60-1. Duydum ki unutmamış gözlerimin rengini. Sıradan oysa, kahverengi, feri de gitmiş üstelik. Kızıyormuş bana, şimdi …
Yaratıcı yazının belgeleri
Özkan Ali Bozdemir, Cumhuriyet Kitap, 23 Eylül 2016 “Belgelerim”, Alejandro Zambra’nın sadelik ve içtenlikle örülü anlatı dünyasını keşfetmek ve yaratıcı yazının sonsuz olanaklarına şahit olmak isteyenler için eşsiz bir kitap. Umberto Eco, Yorum ve Aşırı Yorum’da (Çev. Kemal Atakay, Can Yayınları, 1996) yazarın niyeti ile okurun niyeti arasındaki belirsizliği netleştirmek için üçüncü bir fikir olarak …