Kısa öykünün ustalarından C.D Rose’un en son kitabı Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir kısa öykülerin aksine gizem, fantazi ve hiciv unsurlarını birleştiren bir roman. Tek bir adamın etrafında dönen anlatı, unutulmuş kitapların yeniden keşfine yelken açıyor.
İsimsiz anlatıcı “kayıp” kitaplar üzerine isimsiz bir ülkenin isimsiz üniversitesinde tüm ayrıntılarıyla on ders hazırlamak için davet ediliyor. Sonuç ise okumadan inanmanızın çok zor olacağı bir macera. Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir şiirsel ve nükteli anlatımı, muazzam karakter ve sahne uyumuyla okuru ilk dakikadan içine çekmeyi başarıyor.
C.D. Rose ile yeni kitabı, kitaplar üzerine kitap yazmak ve en iyi hikâyelerin neden hep gizem içerdiği hakkında konuştuk.
Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir’in temel fikrini nasıl oluşturdunuz, size kitaplar hakkında bir kitap yazmak için ilham veren neydi?
C.D Rose: Birkaç yıl önce, bir süreliğine, çok hastaydım. Şimdi çok daha iyiyim ancak bu süreçte ölümlülük üzerine hatırı sayılır derece düşündüğümü söylemeliyim. Hikâyelerim için fikir kıtlığı hiçbir zaman çekmedim ama fark ettim ki yazmak istediğim tüm kitapları yetiştirmek için asla yeterli vaktim olmayacak. Bu süreçte beni çıkmazımdan kurtaran, Jorge Luis Borges’in bir deyişini hatırlamam oldu: “Büyük kitaplar yazmak için uğraşmayın, daha önce yazılmış gibi davranın ve onlar hakkında yazın.”
Kitap boyunca tanık olduğumuz, Profesör’ün kaybolması, söylediği garip deyişler gibi bazı absürd anlar var. Bunlar hikâyeye katmanlar ekliyor. Bu anları nasıl yarattınız?
CDR: Her birinin kendi yaradılışı var. Mesela Profesör’ün tuhaf sözleri için aldığım ilham deyimlere olan düşkünlüğümden ve deyimlerin bir dilden başka bir dile birebir çevirisinin oluşturduğu yeni anlamlardan geliyor. Profesör’ün kayboluşuyla ilgili kısım İtalya’da yaşarken orada labirentimsi bir üniversitede yaşadıklarımdan geliyor. Sözde “ikizler” Ana ve Oto ise Alman yazar W.G. Sebald’ın şu güzel maksiminden geliyor: “Anlatıda birbirinden ayrıt edilemeyen ikiz ya da üçüz kullanımı hikâyeye tekinsizlik, esrarengizlik katar.”
İsimsiz anlatıcımız on “kayıp” kitap üzerine on ders veriyor. Bu kitapları yaratmakla kalmıyorsunuz, üzerine bir de edebi değerini tarttığınız, konularını derinlemesine incelediğiniz, yer yer alıntılar paylaştığınız dersler veriyorsunuz. Bu kitapları nasıl yarattınız ve neden özellike bu kitapları seçtiniz?
CDR: Açıkçası çok fazla seçeneğim vardı, sayıyı on’a düşürmek bir hayli zamanımı aldı. Birçok konuyu kapsayıcı şekilde çeşitlilik olsun istemiştim, aynı zamanda hepsini bağlayıcı bir ana tema da olmalıydı. Bu kitapların hepsi “keşke olsa” dediğim kitaplar.
Kitapta kaybolmakla alakalı birçok referans var. Hatta en başında anlatıcı şöyle diyor: “Bulunmaktan korkuyorum.” Bulunmak ve belki de anlaşılmak istemeyen insanları merkeze alan hikâyeleri yazma sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?
CDR: Bana kalırsa en iyi hikâyeler, hatta genel olarak en iyi sanat eserleri, içlerinde bir gizem barındıranlardır; henüz ortaya tüm sırlarını dökmemiş eserler sonsuza kadar tekrar tekrar anlatılabilir, okunabilir ya da izlenebilir. Tabi gizem unsurunu anlatıya yedirmek risksiz değildir; okuyucuyu gereksiz yere saşkına uğratmak bence rahatsız edici. Ama gizlenmiş, kaybolmuş, yok olmuş olanı bulmak ve sonra bunu incelemek, okuyucu tarafında heyecanlı bir spekülasyon için alan açar.
Birçok yazar kendi hayatlarından tamamen soyutlanmış yazılar yazmayı tercih ediyor ve hikâyeye kendilerini oldukları gibi katmıyorlar. Ancak, siz daha çok Nelson Demille gibi kendinizin de arka planda bir karakter olacağı anlatılar tercih ediyorsunuz. Kitapta 2014’te çıkardığınız The Biographical Dictionary of Literary Failure’a referans veriyorsunuz. Bu bağlamda direkt bir bağdan söz edebilir miyiz?
CDR: Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir aslında Biographical Dictionary’nin devamı niteliğinde. Hatta üçüncü kitap da yolda, ondan sonra da bu gizemli karakterleri kendi hâllerine bırakmak istiyorum.
Özellikle sormak istediğim bir alıntı var, şöyle yazıyor:
“Kızıl saçlı, dirseği dövmeli, performans sanatçısı ve 1.85m boyunda İskandinav bir kadınla çıkıyordum ancak Pekinez cinsi köpeği parmağımı ısırdığında aramız açılmaya başladı, parmağım mikroplu iğrenç bir reaksiyon gösteriyordu, sevgilim sonunda Fernando’yu (köpeği) da yanına alıp çekti gitti, çok da üzüldüğümü söyleyemem ne de olsa artık Paraguay büyülü gerçekçiliği (itiraf etmeliyim ki baya küçük bir çalışma alanı) üzerine çalışmak için çok daha fazla zamanım olacaktı.”
Bu pasaj ciddi anlamda detayla dolu ve okurda çok fazla soru işareti uyandırıyor. Bu cümlenin nereden geldiği hakkında bize biraz da olsa ipucu verebilir misiniz?
CDR: Burada yazılanlar gerçekten olmuş olsaydı çok sevinirdim herhâlde… Belli bir tarz çok kısa hikâyeciliğe karşı zaafım var; bir mısraya, sadece bir cümleye sığdırılabilenler beni her zaman şaşırtıyor ve cezbediyor. Birçok şeyi küçük bir alana sığdırmak benim içselleştirdiğim bir tarz.
Son olarak, Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir kitaplar hakkında bir kitap. Sizin için herkesin okuması gerek diyebileceğiniz bir kitap var mı?
CDR: Yılgın birçok okuyucuyu, belki de daha da yılmalarını göze alarak, James Joyce’un Ulysses‘ini okumaları için zorladım. Ulysses zorluğuyla ünlü bir eser ancak zor ünvanını tamamiyle hak ettiğini düşünmüyorum. Ansiklopedik, bazen eğlenceli, incelikli, düşündürücü, şaşırtıcı, büyüleyici, kudurtucu, çoşkulu ve her şeyin de üzerinde kıvrak dil kullanımıyla dilin ve insanlığın gücünün zevkini tadabileceğiniz vazgeçilmez bir eser.
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
Adalet Çavdar, Kitapsever, Sayı: 9, 9 Mayıs 2019 Patafizik biliminin kurucusu Alfred Jarry’nin 1902’de yayımlanan romanı Süper-Erkek, insanın kendini aşarak sonsuzluğa uzanma potansiyelini açığa çıkaran aşk ve ‘aşk yapma’ fiilini hem mekanik hem de şiirsel haliyle işliyor. Alfred Jarry 1873 – 1907 yılları arasında yaşayan Fransız oyun yazarı, şair, romancı, filozof ve çizer. Patafizik biliminin …
Semih Gümüş, Radikal Kitap, 12 Mayıs 2013 Bir aşk hikâyesi: yavan bir söz aslında. Bonzai’de de, Eve Dönmenin Yolları’nda da iki benzersiz aşk hikâyesi yazmış Alejandro Zambra. Alejandro Zambra’nın yazdıklarını okudukça, edebiyatın ne olduğuna ilişkin bilgimizin hep sınırlı kaldığını görüyorum. Latin Amerika edebiyatında genç kuşakların büyülü gerçekçiliğin sınırlarının dışına çıktığını görüyoruz. Orada da kendilerini geleneksel …
Özkan Ali Bozdemir, Cumhuriyet Kitap, 9 Mart 2017 Andrew Bennett ve Nicholas Royle, “Şu Edebiyat Denen Şey” adlı kitapta bizi edebiyatın belirsiz dünyası içerisinde gezdiriyor ve bu belirsizlikten çıkabilmenin yollarını ana hatlarıyla gösteriyor. Belirsiz bir edebiyat “Bir edebi metni okurken zihniniz artık sadece sizin olmaktan çıkar. Edebiyat üstüne düşündüğünüzde başka bir zihin, size yabancı düşünceler …
Kadriye Aydın, Agos, 18.12.2018 Nereden baksak hayatım boyunca yüzlerce soru kitapçığını çözmüşümdür. Ayıptır söylemesi bu sınavların bir kısmından Türkiye derecesi alarak çıksam da bu sınavların insanı hayata hazırlamadığının en güzel örneği olarak kendimi gösterebilirim. Bir nevi sınav akıllısı ama hayat aptalı olarak bir şekilde devam ediyorum işte yaşamaya. Alışkanlık işte Alejandro Zambra’nın yazdığı ve Çiğdem …
C.D. Rose: Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir? (Söyleşi)
Çev. Alper Güngör, Oggito, 03 Mayıs 2021
Kısa öykünün ustalarından C.D Rose’un en son kitabı Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir kısa öykülerin aksine gizem, fantazi ve hiciv unsurlarını birleştiren bir roman. Tek bir adamın etrafında dönen anlatı, unutulmuş kitapların yeniden keşfine yelken açıyor.
İsimsiz anlatıcı “kayıp” kitaplar üzerine isimsiz bir ülkenin isimsiz üniversitesinde tüm ayrıntılarıyla on ders hazırlamak için davet ediliyor. Sonuç ise okumadan inanmanızın çok zor olacağı bir macera. Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir şiirsel ve nükteli anlatımı, muazzam karakter ve sahne uyumuyla okuru ilk dakikadan içine çekmeyi başarıyor.
C.D. Rose ile yeni kitabı, kitaplar üzerine kitap yazmak ve en iyi hikâyelerin neden hep gizem içerdiği hakkında konuştuk.
Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir’in temel fikrini nasıl oluşturdunuz, size kitaplar hakkında bir kitap yazmak için ilham veren neydi?
C.D Rose: Birkaç yıl önce, bir süreliğine, çok hastaydım. Şimdi çok daha iyiyim ancak bu süreçte ölümlülük üzerine hatırı sayılır derece düşündüğümü söylemeliyim. Hikâyelerim için fikir kıtlığı hiçbir zaman çekmedim ama fark ettim ki yazmak istediğim tüm kitapları yetiştirmek için asla yeterli vaktim olmayacak. Bu süreçte beni çıkmazımdan kurtaran, Jorge Luis Borges’in bir deyişini hatırlamam oldu: “Büyük kitaplar yazmak için uğraşmayın, daha önce yazılmış gibi davranın ve onlar hakkında yazın.”
Kitap boyunca tanık olduğumuz, Profesör’ün kaybolması, söylediği garip deyişler gibi bazı absürd anlar var. Bunlar hikâyeye katmanlar ekliyor. Bu anları nasıl yarattınız?
CDR: Her birinin kendi yaradılışı var. Mesela Profesör’ün tuhaf sözleri için aldığım ilham deyimlere olan düşkünlüğümden ve deyimlerin bir dilden başka bir dile birebir çevirisinin oluşturduğu yeni anlamlardan geliyor. Profesör’ün kayboluşuyla ilgili kısım İtalya’da yaşarken orada labirentimsi bir üniversitede yaşadıklarımdan geliyor. Sözde “ikizler” Ana ve Oto ise Alman yazar W.G. Sebald’ın şu güzel maksiminden geliyor: “Anlatıda birbirinden ayrıt edilemeyen ikiz ya da üçüz kullanımı hikâyeye tekinsizlik, esrarengizlik katar.”
İsimsiz anlatıcımız on “kayıp” kitap üzerine on ders veriyor. Bu kitapları yaratmakla kalmıyorsunuz, üzerine bir de edebi değerini tarttığınız, konularını derinlemesine incelediğiniz, yer yer alıntılar paylaştığınız dersler veriyorsunuz. Bu kitapları nasıl yarattınız ve neden özellike bu kitapları seçtiniz?
CDR: Açıkçası çok fazla seçeneğim vardı, sayıyı on’a düşürmek bir hayli zamanımı aldı. Birçok konuyu kapsayıcı şekilde çeşitlilik olsun istemiştim, aynı zamanda hepsini bağlayıcı bir ana tema da olmalıydı. Bu kitapların hepsi “keşke olsa” dediğim kitaplar.
Kitapta kaybolmakla alakalı birçok referans var. Hatta en başında anlatıcı şöyle diyor: “Bulunmaktan korkuyorum.” Bulunmak ve belki de anlaşılmak istemeyen insanları merkeze alan hikâyeleri yazma sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?
CDR: Bana kalırsa en iyi hikâyeler, hatta genel olarak en iyi sanat eserleri, içlerinde bir gizem barındıranlardır; henüz ortaya tüm sırlarını dökmemiş eserler sonsuza kadar tekrar tekrar anlatılabilir, okunabilir ya da izlenebilir. Tabi gizem unsurunu anlatıya yedirmek risksiz değildir; okuyucuyu gereksiz yere saşkına uğratmak bence rahatsız edici. Ama gizlenmiş, kaybolmuş, yok olmuş olanı bulmak ve sonra bunu incelemek, okuyucu tarafında heyecanlı bir spekülasyon için alan açar.
Birçok yazar kendi hayatlarından tamamen soyutlanmış yazılar yazmayı tercih ediyor ve hikâyeye kendilerini oldukları gibi katmıyorlar. Ancak, siz daha çok Nelson Demille gibi kendinizin de arka planda bir karakter olacağı anlatılar tercih ediyorsunuz. Kitapta 2014’te çıkardığınız The Biographical Dictionary of Literary Failure’a referans veriyorsunuz. Bu bağlamda direkt bir bağdan söz edebilir miyiz?
CDR: Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir aslında Biographical Dictionary’nin devamı niteliğinde. Hatta üçüncü kitap da yolda, ondan sonra da bu gizemli karakterleri kendi hâllerine bırakmak istiyorum.
Özellikle sormak istediğim bir alıntı var, şöyle yazıyor:
“Kızıl saçlı, dirseği dövmeli, performans sanatçısı ve 1.85m boyunda İskandinav bir kadınla çıkıyordum ancak Pekinez cinsi köpeği parmağımı ısırdığında aramız açılmaya başladı, parmağım mikroplu iğrenç bir reaksiyon gösteriyordu, sevgilim sonunda Fernando’yu (köpeği) da yanına alıp çekti gitti, çok da üzüldüğümü söyleyemem ne de olsa artık Paraguay büyülü gerçekçiliği (itiraf etmeliyim ki baya küçük bir çalışma alanı) üzerine çalışmak için çok daha fazla zamanım olacaktı.”
Bu pasaj ciddi anlamda detayla dolu ve okurda çok fazla soru işareti uyandırıyor. Bu cümlenin nereden geldiği hakkında bize biraz da olsa ipucu verebilir misiniz?
CDR: Burada yazılanlar gerçekten olmuş olsaydı çok sevinirdim herhâlde… Belli bir tarz çok kısa hikâyeciliğe karşı zaafım var; bir mısraya, sadece bir cümleye sığdırılabilenler beni her zaman şaşırtıyor ve cezbediyor. Birçok şeyi küçük bir alana sığdırmak benim içselleştirdiğim bir tarz.
Son olarak, Herkes Başka Biriyken Kim Kimdir kitaplar hakkında bir kitap. Sizin için herkesin okuması gerek diyebileceğiniz bir kitap var mı?
CDR: Yılgın birçok okuyucuyu, belki de daha da yılmalarını göze alarak, James Joyce’un Ulysses‘ini okumaları için zorladım. Ulysses zorluğuyla ünlü bir eser ancak zor ünvanını tamamiyle hak ettiğini düşünmüyorum. Ansiklopedik, bazen eğlenceli, incelikli, düşündürücü, şaşırtıcı, büyüleyici, kudurtucu, çoşkulu ve her şeyin de üzerinde kıvrak dil kullanımıyla dilin ve insanlığın gücünün zevkini tadabileceğiniz vazgeçilmez bir eser.
Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /home/notoskitap/public_html/wp-content/plugins/nm-custom-code/includes/post-social-share.php on line 16
İlgili Yazılar
Ruh, duygu, aktivite daha başka nedir aşk…
Adalet Çavdar, Kitapsever, Sayı: 9, 9 Mayıs 2019 Patafizik biliminin kurucusu Alfred Jarry’nin 1902’de yayımlanan romanı Süper-Erkek, insanın kendini aşarak sonsuzluğa uzanma potansiyelini açığa çıkaran aşk ve ‘aşk yapma’ fiilini hem mekanik hem de şiirsel haliyle işliyor. Alfred Jarry 1873 – 1907 yılları arasında yaşayan Fransız oyun yazarı, şair, romancı, filozof ve çizer. Patafizik biliminin …
Küçük hayatlar
Semih Gümüş, Radikal Kitap, 12 Mayıs 2013 Bir aşk hikâyesi: yavan bir söz aslında. Bonzai’de de, Eve Dönmenin Yolları’nda da iki benzersiz aşk hikâyesi yazmış Alejandro Zambra. Alejandro Zambra’nın yazdıklarını okudukça, edebiyatın ne olduğuna ilişkin bilgimizin hep sınırlı kaldığını görüyorum. Latin Amerika edebiyatında genç kuşakların büyülü gerçekçiliğin sınırlarının dışına çıktığını görüyoruz. Orada da kendilerini geleneksel …
Andrew Bennet ve Nicholas Royle’dan ‘Şu Edebiyat Denen Şey’
Özkan Ali Bozdemir, Cumhuriyet Kitap, 9 Mart 2017 Andrew Bennett ve Nicholas Royle, “Şu Edebiyat Denen Şey” adlı kitapta bizi edebiyatın belirsiz dünyası içerisinde gezdiriyor ve bu belirsizlikten çıkabilmenin yollarını ana hatlarıyla gösteriyor. Belirsiz bir edebiyat “Bir edebi metni okurken zihniniz artık sadece sizin olmaktan çıkar. Edebiyat üstüne düşündüğünüzde başka bir zihin, size yabancı düşünceler …
Soru kitapçığı tadında öyküler
Kadriye Aydın, Agos, 18.12.2018 Nereden baksak hayatım boyunca yüzlerce soru kitapçığını çözmüşümdür. Ayıptır söylemesi bu sınavların bir kısmından Türkiye derecesi alarak çıksam da bu sınavların insanı hayata hazırlamadığının en güzel örneği olarak kendimi gösterebilirim. Bir nevi sınav akıllısı ama hayat aptalı olarak bir şekilde devam ediyorum işte yaşamaya. Alışkanlık işte Alejandro Zambra’nın yazdığı ve Çiğdem …